DOLAR
32,4105
EURO
34,6002
ALTIN
2.478,13
BIST
9.530,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
19°C
İstanbul
19°C
Hafif Yağmurlu
Perşembe Az Bulutlu
16°C
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
20°C

Amerika’daki ilk Türklerin taçsız kralı: Kiğılı Ali Ağa

Amerika’daki ilk Türklerin taçsız kralı: Kiğılı Ali Ağa

Amerika’daki ilk Türklerin taçsız kralı: Kiğılı Ali Ağa
21.03.2021 01:09
645
A+
A-

Amerika’daki ilk Türklerin taçsız kralı: Kiğılı Ali Ağa

Dr. Işıl Acehan

“Bana çarıklı Ali Ağa derler. Ben Amerika’ya ayağımda çarıkla geldim!”

Hikmet Feridun Es’in Hürriyet gazetesinde “Amerika’da Türkler” başlığıyla 1950’de tefrika ettiği ve 1900’lerin başlında ABD’ye göç eden Türkler, Ermeniler, Rumlar ve Yahudilerin ilginç hikâyelerini anlattığı yazılarında Bingöl, Kiğılı Ali Ağa’nın ayrı bir yeri vardı. Ali Ağa, Es’e kendisini anlatırken “Bana çarıklı Ali Ağa derler. Ben Amerika’ya ayağımda çarıkla geldim!” demişti.

binguven-bal2

Ali Timur, nam-ı diğer Ali Ağa, Osmanlı döneminde önce Diyarbakır, daha sonra Erzurum’a bağlı olan Kiğı kazasında 1880’de dünyaya gelmişti. 1910’larda pek çok Türk gibi, Ali Ağa da Michigan eyaletinin Detroit şehrine yerleşmiş, otomotiv endüstrisinde işçi olarak çalışmaya başlamıştı. Kiğı’dan ABD’ye göç eden Türkler, özellikle Detroit ve sınır komşusu Kanada’ya yerleşmişti.

Detroit’in Türk sokağı: St. Antoine

Henry Ford’un 1903’te Detroit’te kurduğu Ford Motor Company sonrasında bölgede büyüyen otomotiv sektörüyle birlikte fabrikalarda çalışmak üzere bu bölgeye göç eden Türkler, Yunanlılar, Rumlar ve Osmanlı Yahudileri adeta bir küçük Osmanlı dünyası yaratmıştı. Özellikle şehrin merkezinde ve Ford fabrikasının yakınında bulunan St. Antoine sokağı bir Türk şehri gibiydi. Hemen yanında “Greektown” diye adlandırılan Rum/Yunan mahallesi bulunuyordu. Detroit’in ilk kahvehanesi de 1924’te burada açılmıştı.

1946-1948 yıllarında Amerika’da geçirdiği zamanda Detroit’te Osmanlı döneminde ABD’ye gelmiş göçmenlerle de röportajlar gerçekleştiren Hikmet Feridun Es, Detroit’teki Türk sokağını şöyle anlatıyordu:

“St. Antoine sokağında belki Büyükada’dan ve Kurtuluş’tan daha fazla Türkçe konuşulur. Bir kahve görürsünüz ki tabelasında çaprazlama Türk-Amerikan bayrağı vardır. Biraz ilerleyiniz, İstanbul Lokantası, daha ötede Konya Kıraathanesi, Amerika’daki Türklerin Çocuk Esirgeme Kurumu ve nihayet eski Hilal-i Ahmer (Kızılay) cemiyeti. St. Antoine sokağı, bir İstanbul sokağından farklı değildir.”

1920’de Kurtuluş Savaşı sürerken Detroit’de teşkil edilen Osmanlı Kızılay Cemiyeti, 1921’de Cenevre’deki Hilal-i Ahmer kongresinde ABD’deki merkez olarak resmen tanınmıştı. 1940’larda Soğuk Savaş’tan olumsuz etkilenmek istemeyen Türkler, cemiyetin ismini “Türk Ay Cemiyeti” olarak değiştirmiş, “Kızıl”ı çıkarmıştı.

“Taçsız bir kral”

Gazeteci Es, Detroit’te bulunan Hilal-i Ahmer’i ziyaret ettiğinde, başkan Ali Ağa hakkında ABD gazetelerinde çıkan haberler de masada duruyordu. Bunlardan birisi Ali Ağa’dan öyle övgüyle bahsediyordu ki, Es buna da makalesinde yer vermişti.

Detroit, Kızılay cemiyetinin Reisi Ali Ağa ile görüşmelerini Hikmet Feridun Es şöyle aktarmıştır:

“Kızılay, yeni ismi ile Türk Ay Cemiyeti Reisi Ali Ağa, Amerika’daki Türk mehafilinde mühim bir sima. En büyük Amerikan gazeteleri zaman zaman ondan bahsederler, resimlerini neşrederler. Hatta masanın üzerinde bir gazete var ki, Ali Ağa’dan Amerika’daki Türklerin kralı diye bahsediyor. Ali Ağa’nın resmini basmışlar, üzerinde serlevha olarak ‘Taçsız bir kral’ diye yazmışlar.

Kızılay cemiyetinin başkanı Ali Ağa o derece teşkilatçı bir adamdır ki Amerikalılar harpte (II. Dünya Savaşı), en sıkışık zamanlarında harp bonosu satışı için her şehirde bir-iki kişi seçmişlerdir. Bunlar meyanında Ali Ağa da bulunuyordu. Masanın üzerinde bulunan gazetenin bahsettiği gibi, Ali Ağa bir partide 100,000 dolarlık, yani 300,000 liralık harp bonosu satıvermiştir. Bu suretle Amerika iş adamları arasında bile rekor kırarak bu satış yekunu ile birlikte gazetelere geçmiştir.”

“Amerika’ya ayağımda çarıkla geldim” diyerek geçmişinden gururla bahseden Ali Ağa, 1940’larda ABD gazetelerinde “Türklerin Kralı” diye geçiyordu. Bunun nedeni sadece, Detroit’te yerleşmiş yoğun Türk nüfusunu örgütleyerek II. Dünya Savaşı’nda ABD’ye yardım için savaş bonosu almalarını sağlaması ve Türklerin ABD’de hem politik, hem de sosyal olarak iyi bir duruma gelmeleri için çaba gösteren bir lider olması değildi. Aynı zamanda, Ali Ağa çalıştığı ve kendisinin işe alınan ilk Türk olduğu otomobil fabrikasında, diğer Türklere de referans olarak işe alınmalarını sağlamıştı. Hepsi de çok iyi ve çalışkan işçiler olarak daha sonra kendilerini kanıtlamıştı.

Hem Amerikalı olabilmek, hem de Türk toplumuna fayda sağlayabilmek işin sırrı

Ali Ağa, Detroit’te kendi insanları arasında saygı duyulan bir figür olmasının yanı sıra, onların yeni ülkelerine, ABD’ye yardım etmelerini sağlamaktan onur duyan birisiydi. ABD gazetelerinde çıkan haberlerde bu yönünden de bahsediliyordu. Hem Amerikalı olabilmiş, hem de Türk kimliğini yaşadığı şehirde saygı duyulan bir seviyeye taşımıştı.

1933’te Ali Ağa, Amerikalı bir hanım, Josephine ile evlenmiş, bir de erkek çocukları olmuştu. Daha sonra, 8 yaşındayken vefat eden çocuklarıyla beraber evlilikleri de yara almış, 1947’de boşanmışlardı.

1952’de, 72 yaşına vardığında ise Türkiye’ye kesin dönüş kararı aldı. Gemide, çarığıyla geldiği Amerika’dan, 22 Haziran 1952’de KLM uçağıyla varlıklı bir iş adamı olarak ayrılıp Bingöl, Kiğı’ya hayatının geri kalanını geçirmek üzere geri döndü. Ali Ağa, Es’in tarif ettiği üzere dağ gibi bir adamdı. 120 kilo, 1.92 metre boyundaydı. 70’li yaşlarının sonunda, ABD’den köyüne geri dönen pek çok Türk gibi, Kiğı’da baş göz edildi ve biri kız, biri erkek olmak üzere iki çocuğu ve torunları oldu. Ancak, 40 küsur yıl yaşadığı Detroit şehri ile her zaman bağları devam etti.

Detroit’ten 1960’larda gelen Osmanlıca bir mektup

Ali Ağa, sadece Detroit Türkleri değil, Ermenileri arasında da pek çok dost edinmiş, saygı duyulan birisi olmuştu.1960’larda Osmanlıca yazılmış ve Detroit’ten gönderilmiş bir mektup Bingöl’deki Ali Ağa’ya ulaşmıştı. Bu, Ali Ağa’nın Detroit’teki aziz dostu, avukat Dikran Efendi’ye gönderdiği bir mektubun karşılığıydı.
Mektupta şöyle diyordu Dikran Efendi:

Aziz Dostum Ali Ağa,
İmzan tahtında göndermiş olduğun mektubu zamanında aldım. Çok sevindim ki iyi rahat bir ömür geçiriyorsun. Biz de burada çok rahat bir halde yaşıyoruz. Çocuklar büyüdü, evlendi; şimdi üç tane torunum var. Başka şehirde yaşıyorlar da çok vakit bizi görmeye familyası ile buraya gelir.

Buranın işleri ve ömrü senin bildiğin gibi. Bazı iyi, bazı iş küçüklüğü var. Daima senin orada vekâyiler yoktur, iş ber-karar gider?
Burada bulunan dostlarına selamlarını söyledim. Memnun kaldılar. Onlar da sana selam ederler. Ortağım Garabed Efendi mektubunu okudu. Çok sevindi. Hususi selam eder. Familyam Raken selam eder.

Dostunuz Dikran Tabibyan

Dikran (Richard) Tabibyan, aslen Kayseri, Germir’in hekimlikleriyle ün salmış Ermeni Tabibyan ailesindendi. Babası Ankara’da ünlü bir avukat olan Dikran, 1911’de 16 yaşındayken Detroit’e kardeşinin yanına göç etmiş, burada da iyi bir eğitim alarak avukat olmuştu. Ali Ağa ile Dikran Efendi’nin yıllara meydan okuyan dostlukları da burada başlamıştı.

Dikran Tabibyan 1973’te Detroit’te, Ali Ağa da 1978’de100’üne merdiven dayamışken doğduğu topraklarda, Kiğı’da hayata gözlerini yumdu. Elli yıl önce yazılmış bir mektupla ortaya çıkan, hem yılları, hem de yolları aşan Ali (John) Ağa ve Dikran (Richard) Efendi’nin dostluğu ise yürekleri ısıtan bir hatıra olarak geleceğe miras kaldı…

Not: Beni, dedesi Ali Ağa’nın ilham verici yaşamıyla tanıştıran Gökhan Özdek’e ve Dikran Efendi’nin Osmanlıca mektubunu Türkçeye aktarmamda çok yardımı olan Harun Tuncer’e teşekkürlerimle…

KAYNAK: FORUM USA

binguven-bal2
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.