DEM Parti Mardin Milletvekili George Aslan ve Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırmaları Derneği yöneticisi Dilan Güvenç, Türkçe dışındaki dillerin tehlike olarak görüldüğünü belirtti ve Kürtçe’nin resmi dil statüsüne alınması gerektiğini vurguladı.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) 1999 yılında 21 Şubat’ı “Uluslararası Anadili Günü” kabul etti. 2000 yılından itibaren çok dilli yaşamı ve kültürel çeşitliliği desteklemek amacıyla kutlanmaya başlandı. UNESCO verilerine göre, dünyada 5 bini yerli dili olmak üzere 7 binden fazla dil konuşuluyor. Ancak bu dillerin yüzde 40’ı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. UNESCO’ya göre, yüzyıl içinde bir dili konuşacak çocuk kalmayacak hale geldiğinde o dil tehlikede, bir dili konuşan hiç çocuk kalmazsa o dil ölü olarak kabul ediliyor.
TÜRKİYE’DE 18 DİL YOK OLDU: KİRMANÇKÎ YOK OLMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA
UNESCO’nun Mart 2013 tarihinde yayımladığı “Tehlike Altındaki Diller Atlası”na göre, dünyada 1950’li yıllardan bu yana yok olan dillerin sayısı ise 230. Bugüne dek Türkiye’de 18 dil yok olurken, Kürtçe’nin Kirmançkî lehçesi de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
EVDE ANADİL KONUŞULMALI
21 Şubat Dünya Anadil Gününü Artı Gerçek’e değerlendiren DEM Parti Mardin Milletvekili George Aslan ve MED-DER yöneticisi Dilan Güvenç, Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Türkçe dışındaki tüm dillerin asimilasyon politikaları ile yok edilmek istendiğini belirterek her evde anadil kullanılması gerektiğine dikkat çekti.
‘TÜRKÇE DIŞINDAKİ DİLLER TEHLİKE OLARAK GÖRÜLÜYOR’
Bir halkın kendini var etmesi için bir dile sahip olması gerektiğini vurgulayan DEM Parti Mardin Milletvekili George Aslan, “Bizim konuştuğumuz Süryanice dili dünyanın en eski dillerindendir. İsa Mesih’in konuştuğu dildir ve bu toprakların dilidir. Fakat bu topraklarda Türkçe dışındaki tüm diller potansiyel bir tehlike olarak görülüyor. Bundan dolayı dillerin geliştirilmesi ve öğretilmesi için hiçbir zaman imkân verilmedi. Örneğin Süryanice, Lozan Antlaşması’nda resim eğitim dili olarak yer alıyordu ama okutulmadı ve imkân verilmedi. Ben parlamentoda kendi anadilimde bir Noel kutlaması yaptım. Herkes o esnada koparılan yaygarayı hatırlar. Bu da halen Türkçe dışındaki dilleri tehlike olarak gören kafaların olduğunu gösteriyor” diye konuştu.
‘COĞRAFYADAN UZAKLAŞTIKÇA DİL KAYBOLUR’
Kiliselerin Süryanice dilini geliştirme misyonunu aldığını aktaran Aslan, “Kendi anadilimizi yaşatmak için çeşitli yollar denedik. Örneğin 2000 yıldır kilise bu görevi üstlendi. Ama kiliselerimiz de farklı ülkelerde olduğu için istediği gibi sürdüremedi. Bazen anadilde medrese eğitimi verilirken birçok ülkede bulunduğu ülkenin dili dayatılıyor ve Süryanice konuşulamıyordu. Tabii bugün baskılar eskisi gibi değil ama insanlarımız da artık doğdukları ülkede değil. İnsan toprağından koptuğu zaman istediği kadar dilini yaşatmaya çalışsın asimile olur. Çünkü dağılmıştır” dedi.
‘BİR HALK ANADİLİNİ KAYBEDERSE HER ŞEYİNİ KAYBETMİŞ DEMEKTİR’
Diasporada yaşayanlara seslenen Aslan, “Öncelikle orada doğan çocuklarıyla anadilleri ile konuşsunlar. Anadiline öncelik versinler. Okulda zaten bulundukları ülkenin dilini öğrenecekleridir. Bir halk anadilini kaybederse her şeyini kaybetmiş demektir. Ne tarih kalı ne kültür kalır zamanla kendini de tamamen kaybedecektir. Zaten biz bunu yaşamış bir halkız. Yüz sene önce ülkeyi terk etmek zorunda kalıp Avrupa’ya giden Süryaniler, gittikleri ülkenin dilini konuştular, o ülkenin kıyafetlerini giydiler ve ayinlerini onların diliyle yaparak kayboldular” diye konuştu.
ASİMİLASYON, YASAKLAMA, YOK SAYMA…
MED DER yöneticisi Dilan Güvenç, Kürtçenin inkâr ve asimilasyon politikalarına maruz bırakıldığını belirterek, “Kürtleri ve Kürtçeyi yok sayarak yürütülen politikalar ile yüz yüze kalıyoruz. Yüz yıllık cumhuriyet rejimi, kurulduğu günden bu yana Kürtçe’ye yönelik asimilasyon, yasaklama ve yok sayma politikaları yürütmektedir. Yüz yıldır bu politikalara karşı ciddi bir direniş var olageldi. En büyük direniş adımlarından biri de 1990’larda kurulan İstanbul Kürt Enstitüsü oldu. Daha sonra birçok dernek ve kurum açıldı, birçoğu kapatıldı” dedi.
‘KÜRTÇE RESMİ DİL STATÜSÜNÜ ALMALI’
Kürtçenin kamusal alanda konuşulması ve yaygınlaşması için resmi dil statüsüne kavuşması gerektiğini vurgulayan Güvenç, “Bugün ana dilimize dikkat çekmek istiyoruz. Dilimiz ruhumuzdur, duygularımız ve düşüncelerimizdir. Bundan dolayı Kürtler için çok anlamlıdır. Biz de biliyoruz ki ana dilimiz elimizden alınırsa hiçbir şeyimiz kalmayacak, değerimiz yok olacaktır. Buna karşı Kürtçe resmi dil olmalı ve statüsünü almalıdır. Bizler de Kürtçenin resmi ve eğitim dili olması için mücadele ediyoruz. Kürtçeye karşı engellemeler içeren kanunların değiştirilmesi gerekiyor. Bunlar da yeni bir barış süreci ile mümkün olur. Bizlerde çalışmalarımızı bu yönde sürdürmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
‘BİRLİK RUHUYLA DİL POLİTİKALARI ÜRETİLMELİ’
Kürt siyasetçilerin de Meclis’te dile önem vermesi gerektiğini söyleyen Güvenç, “Dil ulus demektir. Hangi parti, kurum ve kuruluş olursa olsun dil konusunda hepsini bir olması gerekiyor. Bu da birlik ruhunu oluşturarak dil politikaları üretilmelidir. Kürtçe resmi dil statüsü elde edene kadar Kürt halkının tüm isteklerini yetkilere ulaştırmalıdır. Bu da ancak bir olmakla mümkündür. Kürdistan’da siyaset yapanlar Türkçe konuştuğu zaman oto-asimilasyon meydana geliyor. Bu noktada ailelere de görev düşüyor. Evlerde Kürtçe konuşulmalıdır. Bu bilinçle hareket edilmeli en büyük isteğimiz budur” dedi.
KAYNAK: Artı Gerçek- Rojhat ABİ