Türk İslamcılığı’nın Cumhuriyet’e ve Kemalizm’e olan düşmanlığı, bu rejimin bu topraklarda işlediği korkunç katliâmlar, zûlüm ve Kürtler’e uygulanan inkâr ve asimilasyon değildir. Onlardan bilakis memnundurlar ve ellerine güç geçtiğinde aynısını yaparlar / yapıyorlar.
Onların Cumhuriyet’le ve Kemalizm’le sorunu, padişahlığın ve hilafetin kaldırılması ve Laiklik’tir.
Halbuki bunlar, Cumhuriyet rejiminin olumlu taraflarıdır.
* * *
Meseleye sadece dînî perspektiften bakarsak:
Osmanlı idaresi dediğin; oğlancılık var, içki alkol var, eğlence ve dansöz var, dörtten fazla evlilik ve sınırsız cariye var, taht için beşikteki bebeği boğup öldürmek var, muhaliflere insanlıkdışı işkenceler var.
Namaz yok, oruç yok, zekât yok. Mekke kendi idarelerinde olduğu halde bir tane bile padişah hacca gitmemiş. Hiçbirinin hânımı başörtülü değil hatta hiçbiri Müslüman dahi değil.
Halifelik çürümüş bir kurum ve taşıdığı sıfatla uzaktan yakından ilgisi yok. Osmanlı padişahlarının ve halifesinin aile hayatı, Atatürk ve İnönü’nün aile hayatlarından daha seküler idi.
Türk İslamcılığı Osmanlı padişahlarına “evliyâ” muamelesi çeker, Atatürk ve İnönü’den ise nefret eder. Bunu da “dînî hassasiyet” duygularıyla yapar üstelik.
Güler misin ağlar mısın?
Yahu Atatürk ve İnönü’nün en azından anneleri başörtülüydü, en azından dedeleri namaz kılardı. Osmanlı padişahlarında bu kadarcığı bile yok!
Türk İslamcılar’ın bu mirası canhıraş sahiplenmesi ve bu kadar kutsallaştırması, ilkel milliyetçilikten başka birşey değil.
Kaldı ki Osmanlı Türk de değil ve hatta Türkler’i pek sevmezler de, ama bu şimdi başka bir konu.
Osmanlı’nın ilk iki padişahına (Osman ve Orhan) sözüm yok ama, bana göre temiz bir idare.
* **
Cumhuriyet’e hiçbir şey borçlu değilim, bilakis alacaklıyım. Bana ait her şeyi çaldı.
Dilimi çaldı, kültürümü çaldı, tarihimi çaldı. Bana ait her şeyi çaldı, inkâr etti, yok etti ve kendi zimmetine geçirdi.
Bana hiçbir şey vermedi, ama benden her şeyi çaldı.
Borçlu değil, alacaklıyım.
* * *
Benim kendilerine borçlu olduğum devletler:
Sümer, Akkad, Hurri, Mittani, Hitit, Kassit, Babil, Fenike, Med, Adiabene, Koma Jinê, Axamenîş, Endülüs, Eyyubî, Zend, Mervanî, Deysemî ve günümüzdeki tüm uygar ve demokratik devletler.
* * *
Bilim, sanat, uygarlık, Demokrasi, fikir özgürlüğü, inanç özgürlüğü, Liberalizm, anaerkil (kadınegemen) yönetim hatta Feminizm; bunların hiçbiri “ithal değerler” değildir. Hepsi de bizim topraklarımızda doğmuş, Mezopotamya ve Anadolu’dan dünyaya yayılmış üstün değerlerdir.
İthal olan şeyler; İslamcılık, Solculuk, Sosyalizm / Komünizm, Türkçülük, Kemalizm, “Anadolu (!) tipi dîndarlık” denen Muhafazakârlık’tır.
Bizleri uygarlıktan uzaklaştırıp barbarlaştıran da bu ithal şeylerdir. Sevgi toplumu olmamız gerekirken nefret toplumu olmamız, barış ve hoşgörü içinde yaşamamız gerekirken kavga ve kutuplaşma içinde olmamız, bu ithal şeyler nedeniyledir.
Uygar ve gelişmiş bir toplum olmak istiyorsak, hakikî anlamda “yerli ve millî” olmak istiyorsak, bu ithal şeylerden kurtulmalı, “ithal sandığımız” ve gerçekte Anadolu ve Mezopotamya’nın öz değerleri olan üstün değerlere yeniden sarılmalıyız.
* * *
Anadolu’nun ve Mezopotamya’nın öz yerli ve millî değerlerine “ithal fikirler” gözüyle bakan ve fakat tamamen ithal olan akımları da “yerli ve millî değerler” görüp “dâvâ” olarak sahiplenen tuhaf bir toplum yaratıldı.
Bilim, sanat, uygarlık, Demokrasi, fikir özgürlüğü, inanç özgürlüğü, Liberalizm, anaerkil (kadınegemen) yönetim hatta Feminizm; bunların hiçbiri “ithal değerler” değildir. Hepsi de bizim topraklarımızda doğmuş, Mezopotamya ve Anadolu’dan dünyaya yayılmış üstün değerlerdir.
Dünyada ilk sanat eserlerini Hurriler yarattı. Bu topraklarda!…
Dünyada ilk okulları, üniversiteleri ve bilim yuvalarını Mittaniler kurdu. Bu topraklarda!…
Dünyada ilk anaerkil (kadınegemen) yönetimi, kraliçenin kralla eşit yetki ve statüye sahip olduğu devlet modelini Hititler hayata geçirdi. Bu topraklarda!…
Dünyada parayı icad edip ticarette bugünkü modern ekonomik modeli Lidyalılar başlattı. Bu topraklarda!…
Bütün dînlerin ve farklı inanç topluluklarının özgür bir şekilde eğitim verdiği ve aldığı, fikir ve inanç özgürlüğünün teminat altına alındığı devlet modelini ilk Mervanîler hayata geçirdi. Bu topraklarda!…
Bu üstün değerlerin hiçbiri “ithal fikirler” değildir. Hepsi de bizim topraklarımızda doğmuş, ayak bastığımız bu topraklardan dünyaya yayılmıştır.
Biz ayak bastığımız toprakları tanımıyoruz; tanısak, yürürken bile ayaklarımızı saygılı biçimde yere vururuz.
Bilakis ithal olan şeyler; sizin “yerli ve millî değerler” görüp “dâvâ” olarak sahiplendiğiniz, bunun için birbirinizi yediğiniz, sürekli olarak birbirinizle kavga ettiğiniz akımlardır. İslamcılık, Solculuk, Sosyalizm / Komünizm, Türkçülük, Kemalizm, “Anadolu (!) tipi dîndarlık” denen Muhafazakârlık’tır, asıl ithal olan.
İslamcılık; bize Mısır, İran ve Pakistan’dan geldi.
Solculuk veya Sosyalizm / Komünizm; bize eski Sovyetler’den ve Doğu Bloku ülkelerinden geldi.
Türkçülük; bize İtalya ve Fransa’dan geldi.
Kemalizm; bize Yunanistan ve Balkanlar’dan geldi.
“Tek ırk, tek ulus, tek dil, tek dîn” resmî ideolojisi ise Cehennem’in yedi kat dibinden geldi.
* * *
Yazı bitti.
Kürtler, Lazlar, Çerkesler, Rumlar, Araplar, Süryanîler; bu toprakların yerli ve millî unsurları oldukları için, bu yazıda söylediklerimi çok iyi anlayacaklardır ve yazıdaki her cümleyi anlayarak okuyacaklardır.
Cumhuriyet rejiminin yapay / sunî üretimi olan uyduruk “ulus” ise, bu yazıdan hiçbir şey anlamayacaktır.
Hatta yazının başından sonuna kadar vatanı öven, bu toprakların şanlı tarihini yücelten bu kadar güzel şeyler söylediğim halde, benim kötü şeyler söylediğimi düşünecektir.
Neden mi?
Çünkü ithaldır, bu topraklara yabancıdır. Bu cennet vatanın muhteşem kültürüyle ve şanlı tarihiyle hiçbir alakası yoktur.
sediyani@gmail.com
SEDİYANİ HABER