E-Posta : caferyurtsever@yahoo. com
Elimde dizüstü çantası, boynumda kravat yürüyüş yolundaydım.
Bu yol beni işe eve getirir götürür.
Bu yolda bir semtin sakinleri yürüyerek spor yapar günün her saatinde. Kadınlı erkekli, genç yaşlı.
Hafta içinde ev kadınları, emekli erkekler, yaşlı çiftler; hafta sonunda ise çalışanlar düşer bu yola.
İlköğretim öğrencilerinin yolu da bu yoldan geçer.
Sözün kısası şenlikli ve kalabalık bir yol sözünü ettiğim yürüyüş yolu.
Orta yaşlarda bir kadın yüksek sesle; “Göstere göstere yapmayın, bir seferde alın götürün.” diye söylenerek yanımdan geçti.
Sanırım kadın beni belediyede çalışan biri ya da hükümete yakın biri sandı. Dört bakanın aklanmaya çalışıldığı günlerdi.
Tam da bu dört bakanın meclisteki soruşturmasına mahkeme kararıyla yayın yasağı konulduğundan bir kaç gün sonrası…
Esnafın polis sayıldığının da üç gün sonrası…
Bir muhalefet liderinin “hainler, eşkıyalar” dediği insanlara misafir olacağı gün…
Borçları yapılandırmanın da son günleri…
Süre bir ay daha uzatılmadan önce.
Kış mevsiminin ilk günlerine bir kaç kaç gün kala.
Yıl 2014.
Bir ay sonra 2015.
Uzay uydularla donatılmışken…
Her yaşta insanın elinde akıllı telefonlar varken…
Dünyanın bir yanında birileri öksürdüğünde öteki yanında duyuluyorken…
İnsanlar özel, sosyal, özgür olmayı en çok hak etmişken…
O kadının sözleri mermi, hava mızrak olmaz mı?
Gözleri çapaklı çocuklara bakabilecek yüzleri ara ki bulasın.
***
Aynı gün arabalarını atları gibi sürdüler Dersim’e.
Beş yüz araba.
Sürücü dahil beş yüz araba çarpı beş, eder iki bin beş yüz adam.
İki yüz elli beş bölük.
Bir ordu.
Asker ve polis de bonus.
Kendi çadırlarını kurdular.
Kendi çemberini çizdiler.
Yer valilik kapısı.
Söze “vatanın güzide vatandaşları” ile başladılar, sözü “hainler, sakiler” diye bitirdiler.
Ne ala memleket!
Atlarını, yani arabalarını sürdüler gerisin geri.
Malatya’da nefes aldılar.
Geldim söyledim yüzlerine ve gittim yaptılar.
***
Aklım sabah sabah o kadının söylediklerinde kaldı. Atlarla arabaları karıştırmam ondandır. Bu yüzden bozkırda at sırtınla yol almakla global dünyada araba sürmek arasındaki devasa farkı hala idrak edemeyenler kadar kafam karışık.
Göstere göstere bir seferde alıp götürmek ile atları sakilerin üzerine sürmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsa insan, o insanın üçüncü bir seçeneği daha olmalı…