Olaylara her zaman olumlu taraftan bakmaya çalışırım. Türkiye önümüzdeki yüzyılın seçimini yaptı. Halkımız sandığa gidip tercihini yaptı. Herkes kazandı. Her iki kişiden biri, iktidar partisine oy verdi.
HAYIRLI OLSUN
Olaylara her zaman olumlu taraftan bakmaya çalışırım. Türkiye önümüzdeki yüzyılın seçimini yaptı. Halkımız sandığa gidip tercihini yaptı. Herkes kazandı. Her iki kişiden biri, iktidar partisine oy verdi. AKP, görülmemiş bir başarı sağladı. CHP oy oranını yükseltti. Vekil sayısını artırdı ancak derin CHP’lileri memnun etmedi. Genel olarak beklenenin altında olduğuna bende katılıyorum. Ancak bunun, Ergenekon davasından yargılananların listeye alınmasından kaynaklandığını düşünüyorum. BDP’nin desteklediği “Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu”, görülmemiş bir oranda başarı sağlamıştır.
Bingöl’de kazanmaları konusunda ayrı bir paragraf açmak istiyorum. Bingöl dört dönemdir aynı partiye 3’te 3 tulum giderken, BDP tabanı hep vardı. Ancak parti bu süre içinde kartopu gibi yavaş yavaş büyüdü.
3 dönem vekillik yapan birileri, Bingöl’ü kendi babasının malı saydıkları sürece, radikal gençlik, bu değişimleri gerçekleştirmeye devam edecektir. Kendini yenilemeyen, iletişim araçlarından bir maili bile kullanamayan, bilgisayar tuşuna dokunmaktan korkanların zamanı geçti.
Bingöl, ilinin sorunlarını mecliste tıkır tıkır, konuşacak vekil istiyor. Aktif, sosyal, sivil toplumla iç içe, bölge ayırımı yapmayan vekil istiyor. Bu yeni jenerasyon, daha çok şeyler değiştirecektir. Bunu yaşayanlar görecektir. Demokrasilerde muhalefet, en önemli unsurların başında gelir. İlimiz yeni bir döneme giriyor. Seçilen vekiller bizim vekillerimizdir. Hangi partiden olurlarsa olsunlar. Bizler seçtiysek sahip de çıkacağız, sorgulayacağız da. Vekil profili gayet iyi. Dr. Cevdet Yılmaz, Prof. Dr. Eşref Taş ve Dr. İdris Baluken. Etiket tamam. Şimdi sıra icraatta.
Halk artık temel hizmetlerin yanında ekstra hizmetler de bekliyor. Geçmiş yılların eksikliklerini bu üçlü çözer mi bilemem, ancak Bingöl yerel basını, bu vekillerimizi yakından takip edecektir. Güzel işler yaptığında alkışlayan, eksik yaptıklarında eleştiren bir basınımız var…
İstanbul’da yokluğumuzun sebebi
Yıllardır İstanbul’da yazıyoruz. 110 derneğimiz var. 100 bin seçmenimiz var. Bu siyasi partiler niye bizi dikkate almıyorlar diye yakınıp duruyoruz. Geçirdiğimiz bu seçimde İstanbul genelinde AKP’den 7, CHP’den 6, Has Parti’den 1 aday adayımız vardı. AKP hiçbirine yer vermedi. CHP 1. Bölgeden 16 sırada Hasan Uzunyayla’ya, 2. Bölgeden Seyfullah Beysülen’e 23. sırada yer verdi. Has Parti ise Reşit Kızılay’a 26. sırada yer verdi. Adaylar açıklandığında Bingöl İl Derneği BİNYAD’da bir araya getirdiğimiz dernek başkanlarının tepkilerini ortak bir karar ile tarihte pek görülmemiş bir şekilde, siyah zemin içinde boykot ilanı yaptık. Kim için, İ. A. Fatih Tektaş, Perihan Togay, Selahattin Aydar, M. Emin Yıldız, İbrahim Aybek, Hüseyin İldan ve diğerleri için…
Hemşerilerimizi niye seçmediler?
CHP’den müracaat edenlerin içinde Hasan Uzunyayla, Seyfullah Beysülen ve Hüseyin İldan uzun yıllardır inandıkları ideoloji uğruna tabandan gelenlerdi. Sayın İbrahim Aybek ise, derneklerimize ve bürokrasi gücüne dayanarak aday adayı oldu. Mevcut vekillerin içinde gerek tecrübe, gerek donanım ve gerekse kitle açısından Aybek favorimizdi. CHP tabandan gelenleri sıralamaya aldı ancak, kazanabilecekleri bir sırada olmadıkları için tepki vermiştik.
Aday adaylığı sürecinde Fatih Tektaş ile Ankara’ya gittik, görüştüğümüz Bingöllü siyasetçiler, “Bu sefer İstanbul’da Bingöllü bir adaya yer verilecek ve bu kişi , İ. A.dır” dediler bize. Biz de bu şahsiyeti pek tanımasak da, “Bingöllüdür, yeter ki olsun” dedik ve kabul destek olduk. Bu şahsiyetİ ANAP döneminden tanıyanlar var, ancak onlar köşelerine çekildikleri için bu şahısla ilgili olumlu veya olumsuz bir referans arama gereği duymadık. Organize ettiğimiz bir yemekte diğer aday adaylarına söz sırası vermeyecek kadar hırslı, çokbilmiş bir karakter çıktı karşımıza. Yine de “olsun” dedik. Bizim de bir tane çokbilmişimiz olsun. Haberler yaptık, toplantılar yaptık, çağırdık birine katıldı, “500 bayanımızı bir araya getirelim, var mısınız?” şeklinde büyük düşünen bol keseden atan biri…
Şaşırıyoruz. “500 kişiye yemek vereceğim, bana yardım edin” diyen adam, birden ortadan kayboldu. 15 gün geçti, adaylık belirlendi listede yok. Toplandık nasıl bir tepki oluşturalım diye, kendisini de çağırdık. “Geldim geliyorum” dedi ama bir türlü katılmadı. Ancak aldığımız simsiyah sayfa içindeki metni mail olarak isteyen ve şiddetle “Evet bizi tanımayanlara ben kim olduğumu göstereceğim” diyen, şiddetle bu sayının tarihe geçeceğini bir an önce basılması ve dağıtılmasını isteyen şahsiyet, gazete basıldıktan sonra ortadan kayboldu. Aradan bir süre geçti. Başbakan’ın Bingöl mitinginden 5 gün önce sabah saat 9’da telefonum çaldı. Sayın İ. A. “Çarşamba günü Başbakanın katılacağı mitinge 150 kişiyi uçakla götürebilir miyiz” dedi.
Ben de “Ücretsiz olacaksa 300 kişi bulayım” dedim. On dakika sonra tekrar aradı, “210 kişilik uçak emrinde” cevabıyla benden iş adamları ve dernek listesi istedi. Olur dedim. “Mutlaka bir araya gelmemiz lazım” deyince diğer aday adayı arkadaşımız Fatih Tektaş’la beraber görüşmeye gittik. Buluşup önce bir dernek pikniğine, oradan da program üzerinde çalışma yapacağız sözde. Buluştuğumuz noktada bu mümtaz şahsiyet, “Ben bahçemi sulayacağım, listeyi bana mail atın sonra konuşuruz” dedi. Biz, taşa toslamış bir şekilde geri döndük. “Olur böyle işler” diyerek yine iyi taraftan baktık. Bir araçta 4 kocaman adamız, hepimiz bozulduk ancak birbirimize bakmadan köy pikniğine katıldık. Telefon trafiği devam ediyor. 180 mesaj attım. Telefonlarım susmak nedir bilmiyor. Geziye katılacakları bildiriyorum.
Çarşamba sabahı Sabiha Gökçen’den 179 kişi uçağa bindi. Önce Elazığ’a, oradan Bingöl’den gönderilen otobüslerle üniversite yerleşkesine gidildi. Yapılan toplantının ardından öğle yemeği ve miting saati Bingöl merkeze geçtik. Miting dönüşü götürdüğüm kişilerin gecikmesi, araçların hareket etmesi, yolda taksilerle yolcuların toplanması… Son yolcumuz da Elazığ’da bize yetişti.
Miting sonrasındaki perşembe akşamı Bakan Egemen Bağış’ın programına mutlaka katılım sağlamamız lazım. Defalarca hatırlatmalar yapıldı. Özellikle organize eden ben ve Fatih Tektaş yine insanlarımızı toplantıya katmak için çabalıyoruz. Evet, Bakan Egemen Bağış’ı da dolu bir toplantı ile ağırladık. Uçakla 179 kişi toplayan, inmesine, binmesine öncülük edenlerin adı yok. Toplantıda bu şahsiyet mikrofonu alır, o konuşur, biz biat ediyoruz. Ayaktayız programın sonuna kadar. Toplantı bitti hepimiz evlerimize giderken Fatih Tektaş, “Ben artık bu adamın telefonuna bile bakmayacağım, toplumun içinde organizasyonu beraber yaptığı kişiyi adam yerine koymayan, bencil biriyle işim olmaz, bazı insanlar kendini akıllı sanıp karşısındakileri aptal sayıyorlar ya bizi de o konumda gören bu adam” dedi. Tektaş şu benzetmeyi yaptı:
Bir söz vardır, “Tilki hayvanlar âleminde en kurnazıdır ancak karnı hep açtır.”
Tektaş, “İstanbul’dan uçak kaldırıp mitinge götürmek için parası olan şahsiyetin, geceye gelen davulcuya 20 TL verirken davulcunun o parayı üstüne attığını gördüm, Bingöllü’nün neden başarılı olamadığı belli oldu” diye konuştu.
Ertesi Gün.
Yine sabahtır, “Acele Egemen Bağış’la ilgili bir basın metni yap şu gazetelere atalım acele tamam mı?” diyor. “Tamam” deyip kapatıyorum. Ve gereğini de yapıyorum. Her iş bittikten sonra arıyorum, “İbrahim Bey bugün bankaya kredi kartı ödemem var” dedim ve kartımın ekstresini mail attım. “Mümkünse bu sorunumu halledelim” dedim. Ondan sonra telefonlar cevapsız kaldı. Ulaşım bitti. Ertesi gün mesaj attım, “Acaba bir yanlış mı yaptık size karşı, niye cevap vermiyorsunuz” diye. Yine cevap yok.
Bir sonraki gün.
İ. A. arıyor, “Sen benden ne parası istiyorsun… Benim sana böyle bir taahhüdüm yok” dedi. Şahsiyetin bu uçak hayaline, beş gününü veren benim gibi bir emekçi, gazetede çıkan ilanların hakkını alamıyor. “Ben sana bir para taahhüdünde bulundum mu?” diye soruyor bana. Uçak kaldıran bu şahsiyetin, benim üç kuruşluk ilanımın sözü olmaz diyerek canla başla çalışan bana diyor ki “Benim alnımda keriz mi yazıyor? Ne parası, “ben Allah rızası için, Bingöllüleri bir araya getirmek için çağırdım seni” diyen bu kişiden vekil olabilir mi?
Bir basın emekçisinin hakkını göz göre göre inkar edebilen bu ve benzeri adamları başımıza vekil tayin edersek, varın sonumuzu siz hayal edin. Sırf siyasi iktidarın bazı bakanlarının gözüne girmek için, bizim sırtımızdan iş tut, sonra da ben sizi tanımıyorum de. Ülkeyi yönetmeye “aday adayı” böyle bir adam olabilir mi?
Ahlak anlayışı bu mu? Siyasi ahlakı bu kadar mıdır? Bir basın emekçisinin emeğini inkâr etmektir midir ahlak anlayışı?
Yoruma açık…
Bunun gibiler Bingöl adına seçimden seçime ortaya çıkıp aday adayı oluyorlar. Bizim önümüzü kesen bu şahsiyetleri, bundan sonra bu sayfalarda ne pahasına olursa olsun, afişe etmeye devam edeceğim, herkes haddini bilmeli.
Bu, tüm Bingöl halkına sözümdür.