DOLAR
34,4751
EURO
36,2672
ALTIN
2.955,33
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Abdulbaki ERDOĞMUŞ

Abdulbaki Erdoğmuş, 1 Ocak 1958 yılında Genç doğumludur. İlkokulu Genç’te İmam Hatip okulunu da Diyarbakır da bitirdi. Erzurum Yüksek İslam Enstitüsü (İlahiyat Fakültesi) mezunu olup Medrese Eğitimini de Diyarbakır da tamamladı. İmam Hatip ve Müftülük görevlerinden sonra 1999 seçimlerinde ANAVATAN Partisinden 21. Dönem Diyarbakır milletvekili olarak seçildi. Aktif siyasetten sonra Sivil Siyaset çalışmalarına devam eden Erdoğmuş, Sivil Siyaset Platformu ve Sivil Siyaset Girişimi Sözcülüğü yaptı. Şimdi ise Sivil Siyaset Hareketi Koordinatörlüğünü yapmaktadır. Yayınlanmış 3 kitabı vardır.

KAYYIM UYGULAMASI

A+
A-

Hakkâri Belediye Başkanının İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınarak yerine kayyım atanması, kayyım tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.

Benzer uygulamalar 30 Mart 2014 yerel seçimlerinin ardından başlamış, 31 Mart 2019 yerel seçimlerine kadar devam etmiştir. Seçimlerde kayyım uygulamalarına verilen tepkilerin sandıklara yansıması sonucu kayyımla yönetilen belediyelerin büyük çoğunluğu yeniden DEM Partiye geçmiştir.

Diyarbakır başta olmak üzere AK Parti tarafından aday gösterilen kayyımlar seçim bölgelerinde büyük hezimete uğramışlardır. Buna rağmen kayyım atamalarından ders çıkarılmamış, sandıkta seçilen başkanlar derdest edilmek istenmektedir.

Aynı uygulama 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinde DEM Parti’den seçilen Hakkâri belediye Başkanı Mehmet Sıddık AKIŞ için yeniden hayata geçirildi.

binguven-bal2

Hakkâri Belediyesi’ne yönelik polis operasyonunun ardından görevinden uzaklaştırılan başkana daha sonra 19 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Akış, 2014 yılında hakkında açılan bir davada “Silahlı terör örgütünü yönetmek”, “Silahlı terör örgütüne üye olmak” ve “Örgüt propagandası yapmak” suçlarından yargılanıyordu.

Yargılama süreci, yaklaşık 10 yıl devam eden bir siyasetçiye, adaylığı onaylanmasına rağmen seçimi kazandıktan kısa bir süre sonra operasyon yapmak ve tutuklamak manidar olsa gerek!

İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırılma gerekçesi 03.06.2024 tarihinde yapılan basın açıklamasıyla şöyle belirtilmiştir:

1. Silahlı Terör Örgütünü Yönetmek, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak ve Örgüt Propagandası yapmak suçlarından Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesi 2014/173 esas sayılı dava dosyası bulunduğu ve yargılamanın devam ettiği,

2. Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak suçundan hakkında Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan ve halen devam eden soruşturma olduğu ve bu soruşturma kapsamında göz altına alındığı, 5393 sayılı Belediye Kanunun 45 ve 46’ncı maddeleri uyarınca Hakkâri Valisi Ali Çelik, Hakkâri Belediye Başkan Vekili olarak görevlendirilmiştir.

Peki Yüksek Seçim Kurulu’na adaylık başvurusu yaptığında Mehmet Sıddık AKIŞ’ın yargılanması devem etmiyor muydu?

Yargılanması devam etmesine rağmen aday olmasında bir sakınca görülmediğine göre, yargılanma süreci tamamlanmadan görevden alınmasını yasal olarak değerlendirmek doğru mudur?

Böyle bir dava dosyası olduğu halde aday olmasında bir sakınca görmeyen YSK, Yargı kararı olmadığı halde görevden uzaklaştıran İçişleri Bakanlığı ve kararı doğru bulan Adalet Bakanlığı suçlu olmuyor mu?

Yasalara aykırılık bununla da kalmıyor. Görevden alınan seçilmiş başkanın yerine Hakkâri Valisi kayım olarak atanıyor.

Oysa bu konuda da yasa çok açıktır, görevi son bulan belediye başkanın yerine atama yapılmaz, Belediye Meclis üyeleri tarafından üyeler içinden biri seçilir.

5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 45. Maddesine göre bu durumlarda belediye meclisi:

a) Belediye başkanlığının boşalması veya seçim dönemini aşacak biçimde kamu hizmetinden yasaklanma cezasının verilmiş olması durumunda bir başkan,

b) Başkanın görevden uzaklaştırılması, tutuklanması veya seçim dönemini aşmayacak biçimde kamu hizmetinden yasaklama cezası alması durumunda bir başkan vekili, seçer”.

Bu kanuna göre Antalya’daki teleferik kazası soruşturmasında Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz’ün tutuklanmasının ardından ilçede başkan vekilliğine CHP’li meclis üyesi Refik Emre Altekin getirildi.

Daha önce de Ankara, İstanbul, Balıkesir gibi illerde görevden alınan Belediye Başkanları yerine Belediye Meclis Üyelerinin seçtiği kişiler başkan olarak görevlerini sürdürdüler.

Türkiye’de hukuk birliği esastır. Yani herkese aynı hukuk uygulanmak zorundadır. DEM Parti’ye ayrı, diğer partilere ayrı bir hukuk uygulaması Anayasa’ya aykırı olduğu kadar bir ayırımcılık ve bölücülük değil mi?

Ne hazindir ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yargı burada kanunu değil, hukuku konuşturmuş ve kararını da buna göre vermiştir” ve “Yargının Hakkâri ile ilgili vermiş olduğu karar kimseyi rahatsız etmesin” demiştir.

Sormak istiyorum:

Önce kayyım atayarak belediye başkanını görevinden uzaklaştırmak, sonra da mahkemede karar çıkartıp cezalandırmak nasıl bir hukuk ve yönetim anlayışıdır?

Bu karardan rahatsız olmamak; hukuk inancı, vicdan ve ahlak sahibi olanlar için mümkün olabilir mi?

Açıkça belirtmek isterim ki hukuk dışı kayyım uygulaması, seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırmak ve seçmen iradesini yok saymaktır. Yargı kararı olmadan Belediye Başkanı yerine kayyım atanması halk iradesine bir darbedir. Halktan intikam alınmaz.

DEM Partili belediyelere yönelik uygulamalar hukuka, siyasi ahlaka aykırı olduğu kadar yürürlükteki yasalara da aykırıdır.

Belediyeler, merkezi yönetim karşısında yasalarla korunmaktadır. Yasa tanımayan merkezi yönetimin meşruiyeti olamaz.

Yasalara aykırı olarak kurumları, yönetimi, siyaseti ve muhalefeti düzenlemek sadece hukuka değil, devlete de meydan okumaktır. Kanunsuzluğun mimarı AKP ve MHP olunca devlete bir halel gelmiyor mu?

Uygulamalara bakınca mevcut iktidar için yasaların önemi yoktur, bu nedenle karar vericiler de suçlu sayılmıyor!

George Orwell’ın dediği gerçekleşmiş oldu: “Aslında hiçbir şey yasadışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu.”

Evrensel hukuk ve ahlak ilkeleri bir tarafa, artık mevcut anayasa ve yasalara dahi uyulmamaktadır. Belediyelere, yasalara aykırı olarak kayım atamaları tek başına durumu özetlemeye yeterli gelmektedir.

Ayrıca kayyım uygulaması artık hafızalarda halk iradesini gasp ve belediyeleri işgal etmek, yolsuzluk, yağma ve talan yolunu açmak şeklinde yer edinmiştir. Buna rıza gösteren bir anlayışı da zihnimde mahkûm ettiğimi belirtmek isterim.

Keyfiliğin ve hukuksuzluğun muhatabı DEM Parti olunca kayyım atamasına tepki vermeyen toplumsal çoğunluğun duyarsızlığını görmek de gerçekten çok üzücü ve utanç vericidir.

Hangi partiye ve kime yapılmış olduğuna bakmaksızın hukuksuz kayıyım uygulamalarına karşı sivil-siyasal tepki vermek her vicdan sahibinin sorumluluğudur.

Şu notu da düşmek isterim:

Söz konusu iddialarla yargılanan birisinin karar öncesi suçlu sayılmasa da aday yapılmasının doğru olduğunu düşünmüyorum. Benzer örnekler oldukça fazladır.

Deveye sormuşlar: Neden boynun eğri?

Deve cevap vermiş: Nerem doğru ki?

Yasalara uygun olduğu halde aday yapılması dahil, bu süreçte gelişen olayların bir senaryonun sahneye konulması olarak değerlendirilmesi de mümkündür. Çünkü başından sonuna kadar doğru olan bir yönünü görmüyorum.

Yazarın Diğer Yazıları
rodi
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.