Abdulbaki Erdoğmuş, 1 Ocak 1958 yılında Genç doğumludur.
İlkokulu Genç’te İmam Hatip okulunu da Diyarbakır da bitirdi. Erzurum Yüksek İslam Enstitüsü (İlahiyat Fakültesi) mezunu olup Medrese Eğitimini de Diyarbakır da tamamladı. İmam Hatip ve Müftülük görevlerinden sonra 1999 seçimlerinde ANAVATAN Partisinden 21. Dönem Diyarbakır milletvekili olarak seçildi. Aktif siyasetten sonra Sivil Siyaset çalışmalarına devam eden Erdoğmuş, Sivil Siyaset Platformu ve Sivil Siyaset Girişimi Sözcülüğü yaptı.
Şimdi ise Sivil Siyaset Hareketi Koordinatörlüğünü yapmaktadır. Yayınlanmış 3 kitabı vardır.
Erdem, Türkçe’de ahlaki bir terim olan fazilet kelimesi yerine kullanılır. Sözlükte “Ahlakın övdüğü, iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı, fazilet” anlamına gelmektedir. İslâm düşünce tarihinde erdem, “yaygın olarak hikmet, şecaat, iffet ve adalet” gibi dört merkezî...
ABD ve Çin gibi süper devletlere meydan okuyan çok sayıda devlet var, ancak Türkiye dışında dünyaya meydan okuyan bir devlet bilmiyorum. Ne yazık ki bu “meydan okuma” taklit ve benzeşmeyi de beraberinde getirmektedir. Politikacıların hamaseti, cehaleti anlaşılabilir ancak devlet adına...
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gölgesinde kaldığı için fazla sorgulanamıyor. Otoriter tekçi Cumhuriyet’in demokratikleşmesi beklenirken, yeni sistemle “Türk tipi” totaliter bir rejime dönüşmesini ‘yüzyılın olayı’ olarak değerlendiriyorum. “Demokratik diktatörlük” olarak da tanımlanabilecek bu sistemin Türkiye gibi istikameti yüzlerce yıldır Batı’ya yönelmiş bir ülkede gerçekleşmiş olması daha...
Müslümanlar, hâkimiyet alanlarını genişlettikçe doğal olarak farklı din, inanç, ilim ve kültürlerle de tanışıyorlardı. Çoğulculuk; yeni medeniyetin gelişmesi ve yayılmasının temelini de oluşturuyordu. Kuşkusuz dini, etnik ve kültürel çoğulculuk tek başına yeterli değildi. Dini ilimler dışında bilimsel çalışmalar, ilmi araştırmalar,...
Millet İttifakı blokunda yer alması beklenen partilerin giderek iktidar partilerine (Cumhur İttifakı) benzemesi, yeni dönemde demokrasi ve hukuk devleti beklentilerimizi olumsuz olarak etkilemektedir. Muhalefetin sistem yerine tamamıyla iktidara odaklanması ve ulusal ve uluslararası demokratik beklentilere tıpkı iktidar partileri gibi milli ve...
Demokratik bir muhalefet olmadıktan sonra hukuk devleti nasıl inşa edilecek? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve “tek adam” yönetimi ile Türkiye, 1946 öncesi tek parti dönemine geri döndü. Bu dönemde sistemin inşası için başvurulan uygulamaların bir benzerini bugünün iktidarında yaşıyoruz. Ceberut uygulamaların,...
Türkiye’nin yaklaşık yüz yıllık cumhuriyet geleneği iç savaşlar, çatışmalar, darbeler, askeri müdahalelerle geçmiştir. Demokrasi, hukuk, barış, kalkınma, refah, muasır medeniyet gibi hedeflerin hiçbiri gerçekleşmeden koca bir yüz yılı geride bırakmak üzereyiz. İki dünya savaşıyla yerle bir olan Almanya ile kıyaslamak yerine yüz...
Türkiye’nin yüz yıllık Cumhuriyet serüveni demokrasi ile taçlandırılmadan tamamlanmak üzeredir. Artık demokrasi iddiasından vazgeçmek gibi bir tehlike ile de karşı karşıyadır. 15 Temmuz olaylarıyla birlikte sistem değişikliğine giden Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi modeli ile demokrasilerde örneği olmayan “tek adam” yönetimine geçmiştir. Bilindiği üzere Türkiye’yi;...
1789 yılında Fransa’da, yoksulluk öyle bir boyuta ulaşır ki kadınlar, seslerini krala duyurmak için Versailles sarayı önünde yürüyüş yaparlar. Olayları anlamakta zorlanan Kraliçe Marie Antoinette, yürüyüş yapan kadınların ‘ne istediğini’ sorar. Kadınların, yoksulluğu protesto ettikleri ve yiyecek ekmek bulamadıkları için...
Siyasette sağ-sol ayırımı geçerliliğini yitirse de ülkemizde kendisini bu eksende konumlandıran partilerimiz hala vardır. Bunu aşan partilerin de kimlik siyasetine hapsolduklarını görüyoruz. Vesayetin ve oligarşik sistemin dayattığı kimlik siyaseti, en az ideolojik siyaset kadar hatta çok daha fazla ülkemize zarar...
Türkiye’de, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbeleri gibi karanlık 15 Temmuz olaylarıyla da demokrasi ve hukuk askıya alınmış, siyaset de kimlik ve ideolojik temelde radikalleşerek toplumu kamplara bölmüştür. Türkiye’nin siyaset geleneğinde müdahaleler sadece askerle sınırlı kalmamış,...
Kürt sorunu ve HDP bağlamında yeniden yoğun tartışmalar yaşanmaktadır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP’nin meşru bir parti olarak muhatap alınması gerektiğini ve çözüm yerinin de TBMM olduğunu söylemesi, tartışmalarla birlikte yeni bir “açılım” ihtimalini de ortaya koymaktadır. Sorunlara yönelik somut çözüm projeleri...
Merkez siyasetinin önemli paradigmalarından biri sağduyu ve demokrasidir. Türkiye’nin DP ile başlayan AP ve ANAP’la devam eden siyasi geleneğin iki ilkesi de hep sağduyu ve demokrasi olmuştur. Türkiye, siyasal krizler yaşadığı her dönemde makuliyet ve suhuletin adresi hep merkez sağ siyaseti...
Darbe yönetimleri yeryüzünün en kötü ve en despot uygulamaları olarak bilinir. Bu nedenle antidemokratik de olsa seçimle iş başına gelen en kötü yönetim dahi darbe ile oluşan yönetimlere tercih edilir. Bu tercih doğrudur ve hiçbir gerekçe silahlı unsurların yönetime el...
21. yüzyılda ne yazık ki en büyük kriz ve kaos genellikle Müslüman çoğunluğun yaşadığı coğrafyada yaşanmaktadır. Otoriter yönetimlerin hâkim olduğu ülkelerin tamamında şiddet, baskı, zorbalık bir siyasi yöntem olarak uygulanmaktadır. Yakın coğrafyamızda Türkiye, otoriter bir sistemle de olsa ‘demokrasi ve...
Bruno Leoni, “Özgürlük ve Hukuk” adlı kitabında “herkes özgürlüğü kendine göre tanımlayabilir ama kendi tanımını bizim de kabul etmemizi isterse, o zaman hakikaten ikna edici bir argüman üretmek zorundadır…” der ve Abraham Lıncoln’un 1864 yılında Baltimor’daki bir konuşmasından şu çarpıcı örneği verir: Dünya, hiçbir...
Emperyal devletlerin sömürü araçlarından birisi, “Savaş ve Terör” politikalarıdır. Devletleri birbirlerine karşı silahlandırmakla yetinmeyen küresel güçler, hükümranlıklarına öfke duyan toplumları terör ve şiddete zorlayarak silah ticaretini yaygın hale getirmektedirler.
Paradoksu tıp, matematik, fizik, felsefe gibi bilim alanlarında tanımlamadığımı ve buna göre yorumlamadığımı belirtmeliyim. Biliyoruz ki bazı bilim adamları paradoksları insan zihnini çalıştırmak için yararlı, hatta zorunlu görür.