“Yeni gün” anlamına gelen NEWROZ; antik dönemlerden itibaren baharın başlangıcında coşkuyla kutlanan bir ‘bayram’ olarak bilinmektedir.
“Yeni gün” anlamına gelen NEWROZ; antik dönemlerden itibaren baharın başlangıcında coşkuyla kutlanan bir ‘bayram’ olarak bilinmektedir.
‘Ateş ve su’ ile sembolize edilen bu bayram, daha çok ateş yakılarak kutlanmaktadır. Yenilenmenin ve tazelenmenin baharla başladığını da gösteren Nevroz, dini, geleneksel, mitolojik ve efsanevi anlayışların tamamını içermektedir.
Geniş bir coğrafyada gelenekler ve inançlardan efsaneler katarak çeşitlilik ve renklilik içinde farklı farklı kutlanmaktadır.
Kimi sadece su üzerinden, kimi topluluklar da sadece ateş üzerinden atlayarak bu kutlamalara güzellik katmaktadır.
Hepsinde ortak payda; geçmişin olumsuzluklarından, eski yıla ait uğursuzluk ve sıkıntılardan, yaşanmışsa kuraklık ve kıtlıktan kurtulmayı umut ederek yeni yılın bereketli, uğurlu ve bolluk içerisinde olmasını dilemiş olmalarıdır.
NEWROZ, yalnız halk tarafından değil, dönemin muktedirleri tarafından da önemsenmekteydi.
“Divan şairlerinin Nevruz gününü tebrik vesilesiyle devrin büyüklerine methiye takdim etmelerinin eski bir gelenek olduğu, kendilerine kaside sunulan kişilerin buna karşılık para veya hediye vermeleri bir tür büyüklük ve cömertlik sayıldığı, Osmanlılar döneminde de tabiattaki cömertliğin sembolü olarak görülen Nevruz gününde şairlere hediye verme âdeti oldukça yaygın olduğu” yazılmaktadır. (tdv. İsl. A. c:33. sh:62)
Baharın heyecanla karşılanması ve coşkuyla kutlanmasının Mezopotamya‘da daha büyük bir öneme sahip olduğu düşünülmektedir.
Ancak sadece Kürt halkı için değil, çok geniş bir coğrafyada, farklı din, dil, etnik ve kültüre sahip topluluklar için de bir bayram, sevinç ve barış anlamına geldiği çok açıktır.
Bu bağlamda diyebiliriz ki, NEWROZ sadece Kürt halkının kutladığı bir bayram değildir. Merkezi Mezopotamya olsa da Asya ve Uzakdoğu coğrafyasının büyük bir bölümünde, hatta az da olsa Balkanlarda da kutlanmaktadır.
Ancak Kürtler kadar bu bayramı coşkuyla ve siyasal anlam yükleyerek kutlayan başka bir halk yoktur. Kürtler açısından Newroz, başlangıcından itibaren siyasal anlam taşımaktadır.
Efsaneye göre Demirci Kava, hükümdar olan Zalim Dehhak’ı öldürerek yüksek bir dağın en tepesine (minare) yığdığı odunlarla büyük bir ateş yakar.
Kürtlerin özgürlük ve kurtuluşunu simgeleyen bu ateş; Newroz bayramı olarak hep aynı tarihlerde yakılarak bugüne taşınmıştır.
Yaklaşık bir asırdan beridir de Newroz ateşi ve bayramı, baharı karşılamaktan daha çok bir özgürlük ve siyasal direnişin sembolü haline gelmiştir.
Özgürlük ateşini yakıp etrafında genç-yaşlı, kadın-erkek, çoluk-çocuk hep birlikte rengârenk giysiler içinde şarkılar, halay ve zılgıtlarla kutlanması muhteşem bir tablo oluşturmaktadır.
Bu tablodan da anlaşılacağı gibi Newroz’u, siyasal bir bayram olarak kutlayan tek halk, belki de Kürtlerdir.
Ne yazık ki son yarım asırdır bu muhteşem tablo, devlet müdahalesi, provokasyonlar ve örgütlerin kışkırtmalarıyla defalarca kan ve cinayetlerle karartılmıştır.
Kutlamalar; gerek iktidar ve yöneticilerin uyguladığı şiddet, gerekse PKK’nin bayramı şiddet aracı olarak kullanması sonucu ne yazık ki bu güzel bayramı çoğu zaman gölgelemiştir.
Newroz’u bu kadar önemseyen, bahar şenliğinden öte siyasal anlam yükleyerek bir özgürlük şöleni olarak kutlayan bir halka karşı şiddet uygulamak; devlet için utanç olduğu kadar, özgürlük bilinci bu kadar yüksek olan bir halkı silahlı mücadele ile özgürleştirme iddiası da ideolojik bir bağnazlık ve 21’inci yüzyılın ruhuna aykırı bir yaklaşım olarak görüyorum.
Çünkü dikta rejimlerinin de, silahlı örgütlerin de gıdası şiddettir, kan, acı ve gözyaşıdır.
21’inci yüzyılın ruhuna uygun olan; Kürtlerin şiddet sarmalından hızla uzaklaşarak ilim/bilim,, hikmet, sanat, müzik, spor, teknoloji, nitelikli eğitim, yabancı dil, ekonomik, sosyal ve siyasi faaliyetlerle ileri bir toplum olma mücadelesini vermektir.
Savaş, şiddet, terör; bir toplumu özgürleştirmek ve ilerletmek yerine çağın dışına atmanın en önemli araçlarıdır.
Buna muhatap olan her toplum; yoksulluk, sefalet, açlık, cehalet, siyaset ve ahlak boyutlarıyla büyük çöküşler yaşamaya mahkûmdur. Türkiye’de yaşananlar da bu çöküş için yeterli örnekler değil midir?
Örnek olması bakımından; HDP‘ye yönelik yoğunlaşan baskı ve karalama kampanyası ile HDP tabanının şiddete teşvik edildiği ve gençlerin tahrik edildiği çok açıktır.
Geçmişte kısmen de olsa bazı kesimlerin tahrik sonucu şiddet eylemlerine yöneldiklerini de biliyoruz.
Devletin sivil ve siyasal unsurlara yönelik her türlü baskı ve hukuksuz uygulamaları PKK‘yi güçlendirmekte ve uluslar arası desteğini artırmaktadır!
Bu amaçla yapıldığı ve Kürtlerin şiddet sarmalında boğularak çağın gerisinde kalmalarını sağlamak olduğu da düşünülemez mi?
Veya yerel seçimlerde, özellikle de yenilenen İstanbul seçiminde Öcalan’ın açık mesajına ve kardeş Öcalan’ın TRT ekranlarına çıkartılarak destek açıklamalarına rağmen HDP seçmeninin muhalefet adayını desteklemesi bir korku mu yarattı?
Bu korku; HDP’nin demokratik siyasetle İmralı ve Kandil’in baskı ve tahakkümünden kurtulma kararlılığını göstermesinden mi?
HDP’nin kapatılması durumunda, Cumhur İttifakı kadar PKK’nin de memnuniyet duyacağını hatırlatmak isterim.
HDP ve sivil halk şiddetin muhatabı değildir. Kürt siyasal hareketinde şiddetin tek muhatabı, tek temsilcisi ve tek sorumlusu PKK’dir. Her türlü şiddet ve baskı politikaları PKK’ye yarayacaktır!
PKK’nin eylemleri siyaset gündemi olabilir, siyaset alanında farklı yorumlanabilir ancak hiçbir partiyi, siyasetçiyi ve sivil unsurları bağlayıcı değildir ve hiç kimse yorumlarından dolayı sorumlu tutulamaz ve suçlanamaz!
Gerek devletlerin, gerekse örgütlerin başvurdukları silah-şiddet-terör gibi yöntemler, egemenlerin veya egemenlik mücadelesi verenlerin araçlarıdır, özgürlük-eşitlik-adalet-hak-hukuk mücadelesinin araçları değildir.
Özellikle Kürtler açısından bakıldığında, bir yanda özgürlük ateşi etrafında özgürlük şarkıları, halaylar ve zılgıtlarla zafer çığlıkları atarken, diğer yanda silaha, şiddete, savaşa selam çakmak, büyük bir çelişki ve handikap değil midir?
Özgürlük arayışını Newroz kutlamaları ile dünyaya duyuran bir halkın, silaha ve silahların gölgesine sığınmaya ihtiyacı olmamalıdır.
NEWROZ, sivil ve siyasal direnişin, özgürlük ve barış arayışlarının gücünü artırmalı, silahlı mücadelenin, şiddet ve savaşın değil!..
NEWROZ ateşinin aydınlattığı bir coğrafyayı, silahlı mücadele ile karanlığa çevirmenin Kürtlere ve birlikte yaşadığımız diğer halklara ve insanlığa ne yararı olabilir?
NEWROZ bilinci, silahlı mücadelen çok daha güçlü, anlamlı ve değerlidir..! Bu bilinçte olan bir halka, silahlı mücadele ve şiddeti reva görmek haksızlık değil midir?
Kürtler için ‘silahlara veda’ zamanı hala gelmedi mi?
NEWROZ’un yaşam ateşine, neden silahların yakıcı ateşi eşlik etsin?
Zılgıtlar, halaylar çekilirken neden ağıtlar yakılsın?
Şiddet-silah ve özgürlük yan yana durmaz!
Silahlar sussun artık!.. Cezaevleri boşalsın!.. Özgürlüğe vurulan prangalar kırılsın!.. Dillerimiz çözülsün!..
El-ele özgürlük şarkılarını ülkenin tamamında hep birlikte söyleyelim!..
Bunun için yapılması gereken; uluslararası hakem gözetiminde silahlı unsurların güvenli geleceklerini sağlamak ve siyasal koşul ileri sürmeden silahların bir daha çıkartılmamak üzere gömülmesidir.
Dağlarımızda silahlı unsurlar dolaşmasın, üzerimize bombalar yağmasın, yavrularımız ölmesin artık!
Newroz ve özgürlük bilincinin damarlarında dolaştığı bir halkı, hiçbir baskı, hiçbir şiddet ve hiçbir yasak, özgürlük yolundan geri çeviremez.
Nevruz’da
Dünyayı değiştirmek elimde olsa,
İnsanlar birlikte huzuru bulsa,
Silahlar sussa, savaş bir dursa,
Bende mutlu olurum Nevruz gününde.(Nazım AKSOY)
Newroz pîroz be!
Newroz pîroz bo!
Newroz kutlu olsun!