Cumhuriyetimiz 100. yılını kutlarken Türk ekonomisi de 100 yıllık süre içerisinde oldukça fırtınalı yıllardan geçti.
Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan kalkınma hamleleri, sanayi atılımları, kurulan fabrikalar ve olağanüstü ekonomik performans, İkinci Dünya Savaşı’yla birlikte yaşanan siyasi gelişmelerin etkisiyle yerini sık sık enflasyon ve krizler yaşanan bir döneme bıraktı.
O dönemki sabit kur sistemine göre 1 dolar, 1,28 Türk lirasına sabitlenmişti.
Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı’nın çetin yıllarıyla birlikte 1942 yılında enflasyon oranı yüzde 66,7, 1943’te yüzde 45,8 düzeyinde gerçekleşti.
Savaş sonrası çok partili düzenle birlikte 1946 seçimlerinde kurulan hükümet Türkiye’deki ilk büyük devalüasyonu yaptı.
7 Eylül 1946 tarihindeki devalüasyonla 1 dolar 1,28 TL’den 2,80 TL’ye yükseltildi.
Tarımsal üretimin iklim koşulları nedeniyle yüksek seyretmesi ve dış yardımlar gibi nedenlerle 1950-1954 döneminde yüksek büyüme oranları yakalansa da 1956 sonrasında dış ticaret açıkları hızlanmaya başladı ve ekonomik sorunlar arttı.
Bu nedenle Demokrat Parti hükümeti, Ağustos 1958’de 1 doları 2,80 TL’den 9 TL’ye yükselterek ikinci büyük devalüasyonu gerçekleştirdi. Ancak 1959’a gelindiğinde yıllık enflasyon tekrar yüzde 22,6’ye yükseldi.
1960’lara gelindiğinde askeri darbe sonrası başlayan planlı dönemde Türkiye’de kamunun ekonomideki ağırlığı arttı. Ancak özellikle 70’lerden itibaren Türkiye ekonomisi hem petrol krizi gibi jeopolitik gelişmelerden hem de iç siyasi krizlerden derin etkilendi.
Ülke, Ağustos 1970’te, Süleyman Demirel hükümeti döneminde bir büyük devalüasyona giderken, 1 dolar 9 TL’den 15 TL’ye yükseltildi.
Petrol krizinin getirdiği sorunlara Kıbrıs Harekatı nedeniyle Türkiye’ye uygulanan ambargo eklenince, ülke ciddi bir ekonomik kargaşaya sürüklendi.
Sonrasında enflasyon ve buna bağlı olarak devalüasyon Türkiye’nin bir gerçeği haline geldi ve birkaç ayda bir Türk lirasının değerlerine ayarlamalar yapılmaya başlandı.
1980’de meşhur 24 Ocak kararlarının uygulanması da büyük bir devalüasyon eşliğinde oldu.
O dönemde 1 dolar 47,10 TL’den 70 TL’ye yükseltildi. Askeri darbe döneminde Bir Amerikan doları 1980’de 90 TL, 1981’de 133TL, 1982’de 191 TL’ye ulaştı.
12 Eylül darbesinden sonra başlayan neoliberal dönemde ülke planlamadan kopmuş, özelleştirmeler liberal hükümetlerin politikası haline gelmişti.
90’larda başlayan sert ekonomik kriz de Türk lirasının o günlerde adeta tepetaklak gitmesine neden oldu.
1980’de dış ticarette serbestleşmeye giden Türkiye, 1989 yılı Ağustos’unda
finansal serbestleşmenin de önünü açtı. Ancak 1994 kriziyle bazı bankalar finansal sistemden çekilirken Türkiye’de ciddi bir döviz krizi yaşandı ve ülke yine devalüasyona gitti. Yılın başında 15 bin TL olan 1 dolar yıl sonunda 70 bine ulaşmıştı.
1994 krizi sonrasında Türk lirasında yaşanan değer kaybının etkisiyle 1995 başında yüzde 125’e kadar yükselen enflasyon, 1997 sonu itibariyle ancak ancak yüzde 99’a kadar düşebildi.
1999 yılında kurulan hükümet, ekonomik dengeleri yeniden sağlamak ve finansal sistemdeki kırılganlığı gidermek amacıyla IMF ile anlaştı ancak bu anlaşma da Türkiye’de mali istikrarı sağlamaya yetmedi.
2001’deki IMF reformları ile birlikte Merkez Bankası sabit kur rejiminden vazgeçerek dalgalı kur rejimine geçti. 22 Şubat 2001 geçilen dalgalı kur rejiminin ardından 23 Şubat 2001 tarihinde ilk kez 1 dolar 1 milyon TL’yi görmüştü.
TCMB verilerine göre, 20 Şubat 2021’de 691 bin TL olan dolar, 23 şubat 2021’de 1 milyon 78 bin TL olmuştu.
2002’de iktidara gelen AKP hükümeti, IMF programına sadık kalarak 2003’ten 2006’ya kadar örtük enflasyon hedeflemesi uyguladı. IMF’nin kemer sıkma ve özelleştirme politikaları tam gaz devam etti.
Sonrasında Türk lirasının küresel açıdan itibarını yükseltmek ve çeşitli karışıklıklara son vermek amacıyla paradan altı sıfır atılarak, Türk lirası 31 Ocak 2005’te geçici olarak tedavülden kaldırıldı ve yerine Yeni Türk lirası (YTL) kullanılmaya başlandı.
YTL’den TL’ye geçişin tamamlanması nedeniyle TL, 1 Ocak 2009 tarihinde yeniden tedavüle girdi.
Bu dönemde yabancı sıcak para girişimleri ve özelleştirmelerle birlikte enflasyonda düşüş ve TL’de geçici bir istikrar dönemi yakalandı. Ancak ithalata, yüksek cari açığa ve yüksek dış borçlanmaya dayalı bu geçici istikrar dönemi önce 2008 küresel finans krizi, ardından da 2013’te küresel para musluklarının kısılacağı işaretleriyle son buldu.
Dolar/TL, 27 Ağustos 2013’te 2 TL’yi gördü. Doların 1 TL’den 2 TL’ye yükselişi 4 bin 549 gün aldı.
2015 yılı ise iki seçime sahne oldu.
7 Haziran 2015’teki seçimden tek başına hükümet kurmaya yetecek milletvekili sayısıyla çıkamayan AKP, 1 Kasım 2015’te ülkeyi tekrar seçime taşıdı.
Hem siyasi hem de ekonomik risklerdeki artış, dolar/TL’de artışı beraberinde getirdi. 20 Ağustos 2015’te dolar, 3 TL’ye ulaştı.
2018 yılı, Türkiye ekonomisindeki biriken sorunların krize dönüştüğü yıl oldu.
Türkiye’de siyasi rejim değişikliğiyle parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilen bu yılda, kur hızla arttı.
Yoğun seçim takviminde ekonomiyi canlandırma gerekçesiyle yüksek enflasyona rağmen düşük faizde ısrar edilen yılda döviz kurları patladı.
1 doların 3 TL’den 4 TL’ye yükselişi 946 gün sürdü. Ancak sonrası çorap söküğü gibi geldi.
24 Haziran 2018 seçimleri ile birlikte Türkiye, ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ne geçiş yaptı. 10 Temmuz’da Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna Berat Albayrak oturdu.
Zaten var olan sorunlara ABD ile yaşanan Rahip Brunson geriliminin eklenmesiyle kurda artış hızlandı.
10 Ağustos 2018’de 1 dolar 5 TL oldu.
Hem düşük faiz ısrarı hem de Rahip Brunson gerilimiyle kurda adete fırtına yaşanmaya başlandı. Dolar/TL’de 4’ten 5’e yükseliş 131 gün sürerken, 5’ten 6’ya yükseliş sadece 9 gün sürdü.
Dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’ye dönük yaptırım kararları kurdaki ateşi yükseltti ve sadece 4 gün içinde 1 doların değeri 6 TL’den 7 TL’ye sıçradı.
Rahip Brunson’ın ABD talebi doğrultusunda tahliye edilip ülkesine gönderilmesi ve faizlerdeki artışla birlikte kurun ateşi bir süreliğine söndürüldü.
Türkiye, 8 Temmuz 2019 sabahına dönemin Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın görevden alınıp yerine Murat Uysal’ın atandığına dair Cumhurbaşkanı Kararı ile uyandı.
2019’daki yerel seçimlerde ağır bir mağlubiyet alan iktidar, hızla faizi indirip ekonomiyi canlandırmayı hedefliyordu.
Görev değişikliği sonrasında TCMB hızla faiz indirimlerine başladı ve Ağustos 2019 ile Mayıs 2020 arasındaki dönemde politika faizi, yüzde 24’ten yüzde 8,25’e kadar çekildi.
Zaten durgunluk yaşanan ekonomide bir de pandemi şoku yaşanıyordu.
Faiz indirimleri ve kredi patlamasıyla ekonomi canlandırılırken, döviz kurlarının patlaması, yaklaşık 128 milyar dolarlık TCMB döviz rezervi örtülü şekilde harcanarak bir süre önlendi ancak 2020’de TL’de değer kaybı hızlandı.
26 Ekim 2020’de dolar/TL’de 8 seviyesi görüldü ve kasım ayının ilk haftasında dolar/TL 8,50 seviyesindeyken ekonomi yönetimindeki görev değişiklikleri ve sert faiz artışıyla bir kez daha kurdaki yangın geçici olarak söndürüldü.
Dolar/TL’de 7’den 8’e çıkış, 128 milyar dolarlık rezervin harcanmasıyla ötelendi ve 804 gün sürdü.
Türkiye 20 Mart 2021 sabahına bir kez daha TCMB Başkanı değişikliği ile uyandı. Naci Ağbal’ın yerine Yeni Şafak yazarı Şahap Kavcıoğlu atanırken, dolar/TL’de 22 Mart’ta 7,20’den 8,48’e sert sıçrama yaşandı.
“Enflasyonun üzerinde faiz” vaadi verilmesi ve bir süre faizlerin sabit tutulmasıyla kurda tansiyon belirli bir seviyede tutundu.
Ancak enflasyonun faizin üstüne çıkmasına rağmen TCMB’nin Cumhurbaşkanı’nın isteği doğrultusunda eylülde faiz indirimlerine başlamasıyla TL’de değer kaybı hızlandı ve 11 Ekim 2021 günü kurda 9 seviyesi görüldü.
Kurda 8’den 9’a yükseliş, 350 gün sürdü. Resmi enflasyon yüzde 20’ye dayanırken ve küresel enflasyonla birlikte küresel faiz oranları artarken TCMB’nin faiz indirimlerine devam etmesiyle TL’de değer kaybı hızlandı.
18 Kasım’da faiz indirimlerinin devam edeceği beklentisiyle yabancı sıcak para kaçışı hızlanırken, 12 Kasım akşamı 1 dolarda 10 TL seviyesi görüldü.
2021 yılı Kasım ayı, Türkiye ekonomisi ve Türk lirası için tarihi bir ay olarak kayıtlara geçti. Artan enflasyona rağmen eylülde Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine başlamasıyla düşüşe geçen TL için kasım, yere çakıldığı bir ay oldu.
O dönemde Erdoğan’ın faizle ilgili söylemleri piyasalardaki paniği artırırken dolar/TL kuru Kur Korumalı Mevduat (KKM) sisteminin açıklandığı 17 Aralık 2021 tarihinden önce 18 liraya kadar çıktı.
KKM sisteminin açıklanmasının ardından ise kur bir gecede 18 liradan 11 lira seviyelerine geriletildi. Sonrasında KKM için devletin yüzlerce milyar TL’lik yüke rağmen Türk parasındaki değersizleşme kademeli olarak devam etti.
Ekim 2022’de enflasyon da AKP öncesi kriz dönemi seviyelerine ulaşarak yüzde 85,51 seviyesini gördü.
Alınan olağanüstü önlemlere, serbest kur rejimine gerçekleştirilen müdahalelere rağmen 2023 yılına gelindiğinde seçim günü olan 14 Mayıs’ta 19,60 seviyesinde olan dolar, 28 Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turundan bu yana yüzde 16 değer kazanarak 23 lira seviyesini aştı.
Seçimlerin ardından düşük faiz dönemi sona erse de Türk lirasındaki değer kaybı sürdü ve dolar/TL kuru Ekim 2023’te 28 seviyesini aştı.