DOLAR
34,9488
EURO
36,5814
ALTIN
3.018,64
BIST
10.058,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
9°C
İstanbul
9°C
Az Bulutlu
Cumartesi Yağmurlu
10°C
Pazar Az Bulutlu
9°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C
Salı Parçalı Bulutlu
11°C

Emin TOPRAK

Emin Toprak Bingöl-Kiğı- Zeynelli Köyü’nde 19/03/1950’de doğdum. Köyümde İlkokul (1957-1962) Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen Okulu (1962-1968) İstanbul Atatürk Eğim Enst. Eğitim Böl.(1973-1977) ve Marmara Ün. PDR bölümü Lisan tamamlama… 5 yıl İlkokul Öğretmeni, 16 yıl Rehber Öğretmen, 19 yıl Eğitim Müfettişi olarak 40 yıl 6 ay çalıştım. 2013 yılında emekli oldum. Halen emekli Matematik öğretmeni eşimle birlikte İstanbul’da oturmaktayız. 2 çocuk ve 2 de torunumuz var. https://etoprak1950.blogspot.com/ Blogumda DOSTÇA yazılar yazıyorum

    En Büyük Suç ‘Nefret Suçu’

    19.03.2021 11:03
    446
    A+
    A-

    On gün önce yaşanan bir olayın etkisi ve yankıları henüz bitmedi:

    On gün önce yaşanan bir olayın etkisi ve yankıları henüz bitmedi:

    Başakşehir spor kulübü, şampiyonlar ligindeki rakibi PGS’nin sahasında oynuyordu, maçın 4. hakemi, Başakşehir’in yardımcı antrenörü Pierre Vebo’ya ırkçı bazı sözler söylemişti. Bunun üzerine Başakşehir durumu protesto edip sahadan çekilmişti. Hakemin bu ırkçı-faşist davranışı hem yurtiçi hem de yurtdışı medya ve kamuoyu tarafından lanetlenmişti.  Haklı olarak sahadan çekilen takımımız ise büyük destek ve alkış almıştı.  

    binguven-bal2

    Yakın bir zaman önce Fransa’da da polisin sokaktaki göstericilere şiddet kullanması lanetlenmiş, demokratik hakları engellenip şiddetle karşılaşılan göstericiler haklı görülmüştü…
    Eğer istersek ülkemiz dışında yaşanmış ve tepki almış pek çok faşist saldırı ve anlayışı da sayabiliriz. 

    Peki, ülkemizde bunlara benzer pek çok örnekle karşılaştığımız halde, neden bu ırkçı anlayışlara karşı duranların sayısı çok az?

    Niçin geçmiş yıllarda değişik kentlerimize spor karşılaşmaları için gitmiş olan Amedspor’un oyuncu, yönetici ve taraftarlarına yapılan ırkçı saldırıları kınayıp, lanetleyenler çok az sayıdaydı?

    Oysa:

    Her insan, doğarken sahip olduğu fiziki görünüş ve genetik yapısıyla yaşama hakkına sahiptir. İçine doğduğu çevre ve toplum da ona bazı kimlik ve haklar verir. Adı, soyu, anadili, inancı, yaşam tarzı gibi her kişinin kendine özel olan bu hakları, nefes alıp yaşamak kadar önemli ve gereklidir. Ve bu kimlikler değerli-saygın-dokunulmazdır.

    Oysa:

    Hiçbir demokratik ülkede parmak hesabı, kanun, buyruklarla bu haklar yok sayılmaz, yok edilemez. Eğer herkes insan haklarına hoşgörü gösterip saygı duyarsa, ancak o zaman ülkede barış içinde huzurlu bir toplumsal yaşam olur.

    Ama eğer o ülkede demokrasi yoksa ve ‘insan hakları’ bir zümrenin çıkarlarına uygun değilse, o zaman bu haklar baskılanır ve yok sayılmaya çalışılır. Çalışılır dedim, çünkü var olan hiçbir şey yok olmaz/olamaz. O, zamanla bir orman misali; yeniden filizlenir, gelişir, değişir, gürleşir.

     ***

    Bugünlerde daha hiçbir mahkeme kararıyla suçlanmamış, 6 milyonu aşkın vatandaşın oyunu alarak ülkenin üçüncü büyük partisi olan HDP’ye yöneltilen ırkçı söylemlere ve yargısız infazlara karşı niçin sessiz ve tepkisiziz?

    Sanırım bu partinin tek suçu; ülkedeki tüm halkların sorunlarını dile getirmesi ve oylarının büyük bölümünü de Kürt vatandaşlardan almış olması…

    Peki, her gün ekranlarını bu partiye iftira, hakaret ve küfür edenlere açanlar, niçin mesleki etik kuralları gereği olarak, bir gün de ‘siz de gelin bu söylenenlere cevap veriniz’ demez/diyemezler?  

    Zaten TRT’yi unutmuştuk, haydi bunlara da “özel kanal” diyelim. Peki, bakınız: bir bakan, bir genel başkan ve bir genel başkan yardımcısı ne diyor, biraz da onları duyalım:

    Bakan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yani ülkenin huzur ve güven içinde yaşamasını sağlamakla görevli olan makamın sahibi. O, ülkenin sağlık ve eğitim harcamaları kısıtlanırken, büyük meblağlar aktarılan bir bakanlığın başında. Bu bütçeyle, ülkede birlik ve huzuru sağlayacak bir ‘barış iklimi’ sağlamak yerine, büyük masraf gerektiren; top, bomba, füze, uçak gibi çevreyi ve canlıları yok eden, büyük acılar yaşatan ölüm araçlarına yatırım yapıyor. Yani ‘güvenlikçi’ bir anlayışla çalışan bir politikacı.

    Soylu, bakanlığının 2021 yılı bütçesini savunmak için gittiği TBMM’de konuşuyordu. Fakat sanki genel kurulda konuşmaya değil de sadece HDP’ye sataşmaya gelmişti. Ses tonu, jest ve mimikleri bir ergeni anımsatıyor ve tıpkı onların psikolojisi ile konuşuyordu: Oh! Oh! Ohhh!.. diye, diye, parmak sallaya sallaya, meydan okuya okuya, tahrik ede ede hakaret ediyordu partiye ve vekillerine…

    Genel Başkan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, onun da hedefinde HDP var: “HDP bir terör sorunudur, bölücülük yuvasıdır, fitne tezgahıdır, demokratik güvenliğimize doğrulmuş melun bir silahtır. … Kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır.” diyor…

     Yardımcı: MHP Genel Başkan Yardımcısı E. Semih Yalçın, onun da hedefinde HDP var: “HDP/PKK halk düşmanıdır, tabiat ve insanlık düşmanıdır. Terör örgütü HDP/PKK, kâmilen itlafı gereken bir siyasi haşere sürüsüdür. Ağızları kapatılması gereken kravatlı mazbatalı Güruhtur” diyor.

    Görüldüğü gibi yardımcının kini diğerlerinden bir doz daha fazla, hiç gizleyip saklamamış duygularını, bu, buram buram kokan bir ‘nefret söylemi’.

    “Kâmilen itlafı gereken bir siyasi haşere sürüsü” ne demek!?

    -Milyonlarca insanı kimyasal silahlarla yok etmek demek!

    -Nefret Suçudur bu, insanlığa karşı işlenmiş olan en büyük suç…

    Bu sözler; Nazilerce Yahudilere, Amerikalılarca Kızılderililere, Saddam tarafından Kürtlere, Japonya’da, Vietnam’da ve daha pek çok ülkede milyonlara bomba ve kimyasallarla yapılan insanlık suçu katliamları hatırlatıyor.

    Tüm bu söylenenleri duyan diğer partiler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, bilim insanları ve vatandaşlar; vicdanlarına karşı mahcup, korku içinde, sinmiş, susmuş bir durumda. Ve işin en acı tarafı da yasal görevi bu tür nefret söylemlerini başka makamlara sormadan sorgulamak olan savcılar da işlem yapamaz olmuş…

    Eğer böyle olmuşsa… Demek ki, …  

    Demeyelim, varsın cümle böyle yarım kalsın…

    En iyisi, sevsinler sizin insaniyetten uzak kalmış yerli ve milli milliyetçiliğinizi…

    Diyelim gitsin.

    Yazarın Diğer Yazıları
    rodi
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.