Adalet Eski Bakanı İsmail Müftüoğlu’nun koordine ettiği İstanbul platformunun ev sahipliğinde düzenlenen iftar yemeği sonrası Kılıçdaroğlu’nun bilmeden ayakkabıyla bastığı seccade büyük bir olay oldu.
İsmail Müftüoğlu hem kaleme aldığı yazıyla hem de TV ekranlarındaki açıklamalarıyla olayın gerçek yüzünü ortaya koydu. Olayda bir kumpas veya ajan aramanın art niyetli bir yaklaşım olduğu anlaşılmıştı.
“Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun herhangi bir dahli olmadığı gibi, olayın bir ihmal sonucu geliştiğini” belirten Müftüoğlu, “31 Mart 2023 tarihinde sayın Kemal Kılıçdaroğlu için İstanbul Platformu olarak vermiş olduğumuz iftar sonucunda meydana gelen seccade hadisesini maalesef art niyetli insanlar gündem konusu yapmıştır…” şeklinde açıklama yaparak son noktayı koymuştu.
Sayın Müftüoğlu’nu tanıyanlar için bu açıklama tatmin ediciydi. Çünkü Müftüoğlu, sıradan bir politikacı değil, sözüne itibar edilen düzgün, saygın bir siyaset ve hukuk adamıdır. Özellikle Milli Görüş geleneğinden gelenler için bir AĞABEY konumundadır.
Ne yazık ki Müftüoğlu’nun açıklamaları öncelikle kendisine “AĞABEY” diyen yandaş ve Dinbaz kalemleri ve trolleri susturamadı.
Mal bulmuş mağribi misali din istismarcıları için bir seçim malzemesine dönüştü.
Anlaşılan, Allah-Kur’an ve Peygamberle aldatmak yeterli gelmemiş olacak ki dini hiçbir değeri olmayan ancak din ile bezenmiş yeni malzemelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Seccade olayı sadece bir başlangıç. Kim bilir daha ne iğrenç istismarlarla karşılaşacağız.
Allah’ım, Dinbazların ve din istismarcılarının şerrinden sana sığınırım.
—
Ben yine de olayı, platformun iftar davetine katılan ve ‘dürüst siyasetçi’ denildiğinde ilk akla gelenlerden biri olarak bilinen Dr. Azmi Ateş ile telefon görüşmesinde değerlendirdim.
Bilmeyenler için belirtmeliyim ki Azmi Ateş, sözü özü bir, prensipli, ilkeli, dürüst, düzgün, donanımlı, bilgili, erdem ve ahlak bakımından da örnek bir siyaset adamı.
RP, FP ve AK partiden 3 dönem İstanbul milletvekilliğini yaptı. 2002 sonrası TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu Başkanlığını da örnek bir şekilde yaptı. Aynı dönemde Kemal Kılıçdaroğlu da CHP MV olarak komisyon üyesiydi. Yani ikisinin hukuku da eskiye dayanır.
Komisyondaki omurgalı ve adil duruşu nedeniyle Azmi Ateş bir daha MV adayı olarak gösterilmedi. Muhtemelen aynı gerekçe ile hala siyasetin dışında tutuluyor.
Gerçi kendisi de dostlarının çok defa araya girmeleri ve ısrarlarına rağmen bir daha AK Parti’ye dönmediğini biliyorum.
Hakkını teslim etmeliyim ki başta AK Parti olmak üzere mevcut partilerin hepsine ağır gelecek bir isimdir Azmi Ateş. Ancak yokluğu siyaset ve Türkiye için bir eksiklik olduğu da bilinmelidir.
Sözünden ve şahitliğinden emin olduğum Azmi Ateş’in bana aktardığına göre; iftar sonrası namaz kılmak üzere gittikleri mekânda cemaatle namaza imamlık yapan bir arkadaşları için seccade istediklerini ve Namaz sonrası sıra bekleyen başkaları olduğundan seccadeyi yerde bırakıp çıkmışlardı.
Kemal Bey’in de başka bir programı nedeniyle ayrılmak için acele ettiğini ancak kendisini bekleyen CHP aday adayları tarafından etrafı sarılarak fotoğraf çektirmek için ısrar edenleri geri çevirmeyerek boş olan mekâna, yani bizim de namaz kılmak için kullandığımız ancak Kılıçdaroğlu’nun bilmediği salona girmek durumunda kaldı. Zaten seccade de sonradan arkadaşlar tarafından serildiği için görevliler tarafından henüz kaldırılmamıştı. Kılıçdaroğlu’nun, girdiği odanın daha önce namaz kılındığı mekân olduğundan da seccadenin varlığından da haberi yoktu. O sadece fotoğraf için poz veriyor ve bir an önce programa yetişmeye çalışıyordu.
Görülüyor ki olay çok açık ve net. Kılıçdaroğlu seccadeden habersiz ve ortada bir kasıt, ajan veya kumpas da söz konusu değil.
Aday adaylarının da Genel Başkanlarıyla fotoğraf çektirme yarışına girmeleri ve fotoğrafları paylaşmaları gayet normaldir.
Kanaatime göre asıl sorun iletişim hatasıdır. Bu hata da hiç kusura bakmasın Kemal Kılıçdaroğlu’nundur.
Dindarlıklarında samimi, dürüst, ahlak ve erdem sahibi Mehmet Bekaroğlu ve Abdullatif Şener gibi CHP Milletvekilleri olduğu halde muhafazakâr mahalleden habersiz insanları, üstelik bir “İftar Programı” için yol arkadaşı olarak seçmek hata değil de nedir?
En azından muhafazakâr kesimlere hitap ederken bu insanlarla olması ve bunların rehberliğine baş vurması gerekmez mi?
Böyle iki düzgün, güvenilir ve itibarlı insanı en azından bu tür etkinliklerde daha görünür kılmaması hata değil midir?
Siyaset dünyasında bunlar gibi dürüst ve düzgün kaç kişi vardır? İkisi de kendi partisinin milletvekilleri değil mi?
Hatta yakından tanıdığı ve konuşmalarında dürüst siyasete örnek olarak verdiği Azmi Ateş’in de bunlara ilave edilmesi gerekmez miydi?
Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu olaydan ders çıkarmasını ve öncelikle yol arkadaşlarına dikkat etmesini öneririm.
—
Olayın dini boyutuna gelince; seccadeye ayakkabıyla basmak günah olmadığı gibi temiz ayakkabıyla namaz kılmanın dahi bir sakıncası yoktur.
Resulü Ekrem’in (s.a.s) Namaz kılmak için özel seccade edindiği vaki değildir. Hırkasını serer ve namazını kılardı. Bedir’de Uhut’ta, Mekke fethinde veya başka bir seferinde yanına özel bir seccade aldığı rivayet edilmemiştir.
Rehber Hz Hüseyin (r.a.) Kerbela’da özel bir seccade üzerinde namaz kılmamıştı ama hiç şüphe yok ki Muaviye’nin ve Yezid’in sarayında acem dokumalı paha biçilmez seccadeler vardı.
İstanbul Kapalı Çarşı’da en çok dikkati çeken turistik eşyaların başında farklı farklı dokumalarla seccade çeşitleridir. Bunların müşterisi de daha çok Batı dünyasından gelen Turistlerdir.
Ülkemizde de Namaz kılmadığı halde bürolarında, ofislerinde, makamlarında ev ve iş yerlerinde seccade bulunduranların sayısı hiç de az değildir.
Esas itibariyle Allah’a secde edenlerin ve Namaz kılanların seccadeye ihtiyaçları yoktur. Hangi seccade topraktan daha temiz ve daha kutsal olabilir?
Müminler için yeryüzü mescit kılınmamış mı?