Atalay, Bilge İnsan Ali İnak’ı Yazdı!…
Atalay, Bilge İnsan Ali İnak’ı Yazdı!…
Ölümün 4. yıl dönümünde bilge kişiliği ile her kesimden saygı ve kabul gören Ali İnak’ı kaleme alan Fatih Atalay, sosyal medya da yayımladığı yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz…
ADİL ALİ İNAK (BENGİSU)
Çantasındaki Adıyaman tütünü, demli ve yarıya kadar dolu olan çayı, sade kahvesi ve hoş sohbetiyle tüm Bingöl’de kabul gören, ancak yakalandığı akciğer kanserine yenik düşerek dünyevi hayata veda eden Adil Ali İnak’ın vefatının 4. sene-i devriyesinde rahmetle anıyorum…
Bingöl Belediyesinin logosunu çizen, kara kalem resimler yapan, kitap çalışmaları bulunan, çevresinde nasihat ve fikir adamı olarak tanınan, Bingöl’ün yakın tarihiyle ilgili geniş bilgiye sahip olmasıyla bilinen, geleceğe dair doğru tespitler yapan ve “Bingöl’ün Yürüyen Kütüphanesi” olarak nitelendirilen Adil Ali Bengisu (İnak) 63 yaşındayken, 12 Şubat 2017 tarihinde vefat etmişti. Ali abi hiç evlenmemişti. Sebebini sorduğumuzda ise “ben sadece Anneme aşık oldum’’ derdi.
Hayatı boyunca maaşlı bir işte çalışmamış, kendisine bu konuda yapılan tüm teklifleri de geri çevirmişti.
Bingöl’de; sohbet ve fikir adamı olarak bilinen, Bingöl’ün yakın tarihi ile ilgili geniş bir bilgiye sahip olan ve “Bingöl’ün Yürüyen Kütüphanesi” olarak nitelendirilen değerli büyüğümüz Adil Ali İnak (Bengisu).
Çantasından Adıyaman tütününü hiç eksik etmeyen, sigarasını kendisi saran, yarıya kadar dolu bardakta demli çay içen, hoş sohbeti ve isabetli öngörüleriyle çevresinde kabul gören, ancak yakalandığı akciğer kanserine yenik düşerek vefat eden değerli ağabey, dost, Bilge Adam Adil Ali İnak’ı(Bengisu) ölümünün 4. sene-i devriyesinde tarifsiz bir özlemle, hasretle rahmetle anıyorum.
Kendi deyimiyle “Rabbim Seni Sevsin”. Mekânın Cennet, makamın Ali olsun inşallah. Bizi öksüz bıraktın, yalnız bıraktın güzel insan…
Bizim jenerasyona, özellikle de şahsıma çok emekleri olmuştu.
İlk siyasi ve felsefe kitaplarına rahmetli Ali abi sayesinde kavuşmuştum. Ali abi ile ilk tanışmamız 1978 yılında, Bingöl’de eski cezaevinin (bugünkü 5 yol) karşısındaki bir kahvehanede gerçekleşmişti. O tarihlerde cezaevine görüşmeye gelenler erken saatlerde buraya gelir, sıraya girer ve görüşme sırasını beklerdi. Yanlarında yaşlı, kadın ve çocuk var ise bahsettiğim bu kahvehanede dinlenir ve sıradaki yakınlarının çağırmasını beklerdi.
Cezaevi görüşmesinin olduğu 2 gün çok kalabalık olan bu kahvehane, haftanın diğer 5 günü sakin olurdu. Gerek evlerine yakın olmasından gerekse sakin olmasından olsa gerek, rahmetli Ali abi ve birkaç arkadaşı burayı mesken tutmuştu.
1978 yılında, Merkez Orta Okulu 1. sınıfında okurken, Öğretmenlerimizden birisi de Ali İnak’ın kardeşi, rahmetli Sadi İnak’tı. Öğrencileri ile ilişkileri iyi düzeyde olan Sadi hoca, bir gün okul çıkışında bana küçük bir poşet verdi ve yukarıda bahsettiğim kahvehanede olan abisi Ali İnak’a götürmemi istedi. Kendisinin Öğretmenler toplantısı olduğunu, eve gecikebileceğini de söylememi istedi.
Koşarak rahmetli Sadi hocamın tarif ettiği kahvehaneye gittim ve çay ocağındaki beyefendiye ’’Ali İnak kimdir?’’ diye sordum. Elimdeki poşeti gören kahveci bir köşede sırtını duvara yaslamış olarak oturan ve camdan dışarı bakmakta olan rahmetli Ali abiyi gösterdi. Hızlıca yanına giderek; Bu poşeti Sadi hocanın gönderdiğini, Öğretmenler toplantısı olduğunu ve eve gecikebileceğini söyledim. Beni yanına oturttu ve ’’Her ne kadar yaşın henüz tutmasa da buraya kadar gelmişken bir çayımı iç, öyle git’’ dedi. Usulca yanına oturdum, önüme konan çayı içmeye başladım. Kimsin, kimlerdensin gibi klasik birkaç sorudan sonra, ’’Kitap okumayı sever misin?’’ diye sordu. Bende tabi ki severim deyince ’’Tamam sen okumayı seven bir ailenin mensubusun. İstediğin zaman gel, sana okumak için kitap vereyim’’ dedi.
Kalkarken önce bana teşekkür etti sonra da. ’’Yarın okul çıkışında mutlaka gel sana 2 adet kitap vereceğim’’ dedi. Vedalaştım ve eve gittim.
Ertesi gün okul çıkışında yine aynı kahvehaneye, Ali abinin yanına gittim. Bana yine 1 çay ikram etti ve ’’İşte sana 2 adet kitap. Bu kitapları anlayarak oku, anlamadığın bir şey olursa not al ve kitapları yıpratmadan bana geri getir’’ dedi. Bana verdiği kitaplardan birisi roman birisi de klasiklerdendi.
Kitapları hatırladığım kadarıyla 10-15 gün içinde okudum ve rahmetliye geri götürdüm. İlerleyen zamanlarda artık kitap vermek yerine kitap adı vermekteydi. O günün şartlarında kitap almak, belki de bulmak kolay değildi. Bende her tatil döneminde rahmetli Ali abiden kitap ismi alır, Bingöl dışına gidince de mutlaka o kitapları alırdım. Liseye başlayınca okuduğum kitap çeşitlerinde değişiklikler olsa da rahmetli Ali abiden yine kitap tavsiyeleri almaya devam ettim.
Ali abi ile Üniversite dönemimizde de zaman, zaman İstanbul’da yeğeni olan dönem arkadaşımız Avukat Fahri Alimoğlu vasıtasıyla bir araya gelir ve hoş sohbetler yapardık.
Mesleki yaşantıma başladığım 1991 yılında, rahmetli Ali abinin ziyaretine gittim ve bana herhangi bir tavsiyesi olup, olmadığını sordum. Bana cevaben “Güzel kardeşim, arkadaşlarını iyi seç, çevrene dikkat et. Madem ki memleketine hizmet etmeye gelmişsin; kimseyi hor görme, insanlara kıyafetine göre değer verme. Herkesi önce dinle, sonra cevap ver’’ dedi. Bu dostane ilişkimiz 1999 yılında Bingöl’den ayrıldıktan sonra da devam etti.
Sık, sık telefon ile görüşür, Ankara’ya her geldiğinde önce Hacı Bayram Camiine gider, manevi önderlerden olan rahmetli Dr. Emin Acar beyi, ardından da mezarı Bağlum semtinde olan Abdulhakim Arvasi’nin kabrini mutlaka ziyaret ederdi.
2000’li yıllarda 3 arkadaşım ile görevimiz gereği gittiğimiz Bingöl’de rahmetli Ali abiyi telefon ile aradım ve akşama müsait ise arkadaşlar ile sohbet etmek istediğimizi belirttim. Akşam saat 8:00 için sözleştik ve görevimiz gereği ilçelere gittik. Akşam yemeği sonrası sözleştiğimiz yerde buluştuk. Arkadaşlarımızdan birisi yaşça bizlerden büyük ve şimdi Profesör olan bir abimizdi. Buluşmaya zorlayarak götürdüğümüz bu abimiz, sabahın saat beşine kadar sohbetimize katıldı.
Otele dönerken arkadaşların yüzlerindeki ifadeyi anlatamam. Çok şaşkın ve garip bir durumdaydılar. Ali abinin hoş sohbeti ve ileri görüşlülüğü, 3 arkadaşımı da çok etkilemişti. Profesör olan abimiz bana “Ali bey neden siyaset yapmıyor’’ diye sordu. Bende “Ali abiyi değerli kılan zaten siyaset yapmamasıdır’’ dedim.
Ankara’ya dönerken, gerek otobüste gerekse uçakta sohbetimizin ana konusu rahmetli Ali abiydi. Hastalığını öğrendiğimde sık sık arar hatırını sorardım. Rahmetliyi en son vefatından 1 yıl önce ziyaret ettiğimde görmüştüm. Nur içinde yat abim.
Mekânın cennet, makamın Âli olsun inşallah.
Selam ve Sevgilerimle…