“Yangına geç ve yetersiz müdahale edildi”
25 Haziran Cuma günü Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Servi (Sivan) bölgesi Güzeldere ve Dedebağı köyleri sınırlarında çıkan orman yangınında, 3 bin hektar ormanlık alanın zarar gördüğü tahmin ediliyor. Ülke genelinde en yoğun meşe ağacına sahip Bingöl’de her yıl aynı bölgede yangınlar çıkıyor, Orman Bölge Müdürlüğünün Elazığ’a bağlı olması, bölgede yetersiz iş makinesi ve hava aracının olmaması, olan ve olası yangınları önleyemez duruma getirdi.
Bingöl Valiliği yaptığı ilk açıklamada 25 personel 2 arasöz, 2 ilk müdahale aracı, 5 iş makinası ile yangına müdahale edildiğini söyledi. Yangının kontrol altına alınamaması nedeniyle, başta yöre dernekleri olmak üzere STK’lardan yangına ‘geç müdahale yapıldığı’ eleştirileri yapılırken yangının yaşandığı bölgeye giderek incelemelerde bulunan Halkların Demokratik Partisi heyeti adına açıklama yapan Bingöl milletvekili Erdal Aydemir de; Yangına geç müdahale edildiği eleştirisinde bulunarak orman yangınlarının çok sık yaşandığı Bingöl merkezinde en az 2 helikopter bulundurulması gerektiğini söyledi. Aydemir, bölgedeki maden şirketlerinin yangın devam ederken bile çalışmalarını devam ettirdiğine dikkat çekti.
SİYASETÇİLER: YANGINA GEÇ MÜDAHALE EDİLDİ
DEVA Partisi Bingöl İl Başkanı Mikail Kovalar ise yangının bazı bölgelerde hâlâ sürdüğünü belirterek il başkanlığı olarak tüm teşkilat mensubu çalışma arkadaşlarının yangın söndürme çalışmalarına katıldıklarını söyledi. ”Yetkililer tarafından sembolik tedbirler dışında herhangi bir çalışma maalesef gerçekleşmedi. Binlerce hektarlık alanın küle döndüğü, koca bir yaşam alanının yok olma kıyısında olduğu yangın bölgesinde yaptığımız çağrılara rağmen Orman Genel Müdürlüğü emsal yangınlara müdahale ettiği araç gereç ve taşıtları maalesef Genç ilçesine yollamamıştır” eleştirisinde bulunan Kovalar, heyet olarak bölgede incelemelerde bulunduklarını aktardı.
Beş gündür süren ve altı köyün ( Güzeldere, Soğukpınar, Çamlıyurt, Güllüce, Dedebağı Döşekkaya ) yoğun etkilendiği orman yangınına müdahale çalışmaları sürerken Bingöl Barosu da yangın bölgesinde inceleme yaparak ‘yangının hala kontrol altına alınmadığı’ bilgisini paylaştı. Baro yazılı açıklamasında 10-15bin hektarlık alanın yangından zarar gördüğü bilgisini paylaşarak yangına müdahale konusunda kamuoyunda oluşan soruların ve şüphelerin ortadan kalkması adına girişimlerde bulunacaklarını belirti.
Kentte fidan dikim kampanyaları ve yerli tohum çalışmalarıyla tanınan Ziraat Mühendisi ve BİNÇEVDER Başkanı Cuma Karaaslan ile yangın bölgesindeki son durumu konuştuk.
1- Yangının çıkış nedeni nedir? Her yıl neden aynı bölgede orman yangınları yaşanıyor?
Her yıl azar azar yakılan meşe ormanları yok edilemediği için yeniden yakılmaktadır herhalde. Yangınların nedenleri arasında demir yataklarını işletme, maden ocaklarının çalışma alanlarının genişletilmesi gibi çıkar odaklı olduğuna dair iddialar var, yine bölgeye dönük güvenlik anlayışı olabilir. Bilemiyoruz, biz bütün iddiaların takipçisi olacağız. Her yıl meydana gelen yangınlara ilişkin önceki yıllarda herhangi bir soruşturma yapılmadı o yüzden aynı bölgede tekrar tekrar orman yangınları yaşanıyor.
2-Altı köye sıçrayan yangına müdahale yeterli miydi? Yangın bölgesinde son durum nedir? Ne kadar alan zarar gördü?
Müdahale yeterli değildi. Bingöl’de yaşanan orman yangınında 2 gün boyunca sadece 2 vidanjör 24 personel ve birkaç iş makinesi ile müdahalede bulunuldu. Sık ormanların bulunduğu geniş dağlık bu bölgede 3-5 iş makinesi ile müdahale edilemeyeceğini herkes bilir. Bunu orman müdürlüğü de valilik de bilir. Marmara’daki yangına 10 helikopterle müdahale edilince ‘Bingöl’de neden helikopter ile müdahalede bulunulmuyor ‘ tepkileri üzerine bölgeye helikopter gönderildi. Tabi ilginç durumlar var. Gösterdiğimiz tepkiden sonra helikopter gönderildi, ikinci gün akşam saatlerinde gelen helikopter çalışmadı. Üçüncü gün sabahı müdahale çalışmalarına katıldı ama öncesinde şehrin üzerinde 4 defa tur attı adeta biz buradayız dercesine, helikopterin şehrin semalarında ne işi var anlam veremedim.
Yine yangın bölgesinin hemen bitişiğinde Beyhan barajı var, Beyhan barajından su almayan helikopter çok daha uzaktaki Solhan ilçesindeki Kale ve Gülbahar barajından su alıyordu. Umarım bunun teknik bir izahı vardır yoksa büyük bir zaman kaybına yol açan bu çalışma şeklinde kasıt vardır. Geç müdahale kastı vardır anlamına gelir izahatı yapılmalıdır.
Bölgede yaşanan orman yangınlarına neden müdahale edilmiyor ya da müdahalede geç kalınıyor?
1940’larda şekillenmiş bir sistem var bölge müdürlüğü, il müdürlüğü vs. O yıllarda uzman personel eksikliği olduğu için bölge müdürlükleri kurulmuş ve bölge müdürlüklerine 4-5 il bağlanarak hizmet götürülmeye çalışılmış. O zaman kısıtlı imkânlar nedeniyle kurulan bölge müdürlükleri bugün bölge krallıklarına dönüşmüş. Bugünün sorunları, acil durumlar temelinde yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Liyakat mühendislikse bugün binlerce mühendis evinde oturuyor, bunların yeniden şekillenmesi gerekiyor.
Bugün yaşanan yangında da gördük ki, İl müdürlüğü bölge müdürlüğüne yazıyor, bölge müdürlüğü bakanlığa yazıyor, bakanlığın kararına müdahale ediliyor.
Böyle bir şey olabilir mi ! ?
Yangın acil bir durum direkt müdahale edilmesi gerekiyor. Türkiye’de binlerce helikopter var yangın anında bunları kullanamıyorsak neden varlar?
Orman işletme her yıl yüzlerce personel alıyor. Peki nerde bu personeller? Böylesi bir yangında helikopter kullanılmayacaksa nerede kullanılacak?
Yüzölçümüne göre bölgenin en fazla ormanlık alanına sahip Bingöl’de helikopter bulunmayacaksa o helikopterler niçin var. Yazıklar olsun. Biz yangınlarla ilgili Bingöl Barosu ile birlikte suç duyurusunda bulunacağız ve bunun sonuçlarını kamuoyu ile paylaşacağız. 30 yıldır bu bölgeye dair bir güvenlik anlayışı var. Geçmişten günümüze gelen bir anlayış bu. Bunun değişmesi gerekir. Bir dal ağaç Ankara’da bir bardak sudur. Birilerinin bunu anlaması gerekiyor artık. Umursamazlık ve ötekileştirmenin bitmesi gerekiyor.
Dünyada kadın olmak, ağaç olmak, köpek olmak o kadar zor ki her olguda onlara basarak yükselme var. Burada da bir ötekileştirme, yok sayma Bingöl ormanını görmezden gelme söz konusu. Bingöl, tarihinde iktidarlarla yol almış bir kenttir. Sizin Bingöl’ün flora ve faunasına bakış açınız, sizin yok sayma anlayışınız vahimdir. 40 yıldır bölgeyi sürgün yeri olarak kullanan yetkililerin bugün de görevlerini yerine getirmeyeceğini düşünüyorum.
Güvenlik deniliyor, güvenlik bahane edilecek bir konu değildir. 2000’li yıllarda açığa çıktı ki Kiğı’da güvenlik bahane edilerek kimsenin sokulmadığı bölgede ağaçların kesildiği ve odunları satanlar ile karakol komutanının ortak olduğu ortaya çıktı. Servi bölgesindeki güvenlik bahanelerinin ve orman yangınlarının arkasında aynı şeyler olabilir. Ne var bilmiyorum, demir madeni mi, bölgede faaliyet yürüten maden şirketlerinin yakın tarihte alan genişletme başvuruları var, iptal edilen bu yeni projeler için bir ön hazırlık mı var?
Bizim buralara sahip çıkmamız gerekiyor. Biz sahip çıktıkça bu çıkarcı yapı geri adım atacak. Bingöllüleri, Rizelileri, Antalyalıları, Türkiyelileri illerinde sahip çıktıkları gibi herkesin Bingöl ormanlarına sahip çıkmasını istiyorum ki çıkar grupları geri adım atsınlar.
BİNCEVDER olarak Bingöl’de yaşanan ekolojik sorunlara dair düşünce ve önerileriniz nelerdir?
Bingöl doğası barajlar, HES’ler, maden arama faaliyetleri ile yok ediliyor. Tüm bunlar yapılırken Bingöl ekolojik sistemi gözetilmiyor. Ne yazık ki 15-20 yıl DSİ işlerinde bende bu suça ortak oldum, daha sonra baraj projelerinden ayrılıp göletlerle ilgili çalışmalarda yer aldım. Değişen ekosistem, yağmayan kar, yağmayan yağmur intikam alırcasına devam ediyor. Bu yıl ciddi bir kuraklık vardır. Her gün ekosistem zincirine zarar veren uygulamalar devam ediyor. Biliyorsunuz ekosistem zincirinden bir şey koparsa bunun telafisi yoktur. Orman ekosistemini yeniden yaratmak mümkün değildir. Bizim dünyaya müdahalemiz cinayettir. Önümüzdeki 3-5 yılın içinde neyin yok olacağını bilmiyoruz artık bizim de yaşam alanımız kısıtlandı ve artık normal karbondioksit salınımını karşılayacak doğa kalmadığını görebiliyoruz. Ne yazık ki buna biz insanlar sebep oluyoruz. Oysa bir yılan kadar bir bitki kadar bir bireyiz, hepimiz aynı haklara sahibiz. Yok edilen ağacın yerine tekrar ağaç dikilse bile o ağacın yetişebilmesi için kaç yılın geçmiş olması gerekecek biliyor musunuz?
En az 20 yıl! Ve o bölgeye yıllarca hayvanlar gelmeyecek. Ne yazık ki çıkar ilişkileri hakim olduğundan kentin doğasına zarar veren projelerin önüne geçemiyoruz. Ben 30 yıldır mücadele ediyorum, yıllardır fidan dikiyoruz, kampanyalar düzenliyoruz diyebilirim ki; 500 bin ağaç diktik ama yılların emeği bir günde yok edilebiliyor. Dolayısıyla sadece bizim duyarlı olmamız yetmiyor. Ülkeyi yönetenlerin, kenti yönetenlerin doğaya düşman olmaması gerekir. Bingöl ormanlarının, bitkisinin, ekosisteminin gözetilmesi gerekiyor.
Ben umut ediyorum ki gelecek nesiller bu konuda daha duyarlı olacak. Ama o günleri görmeye ömrümüz yetecek mi bilmiyorum. Çünkü yaşamın her alanında dünyanın her yerinde doğaya karşı örgütlü bir saldırı var. Çıkar gruplarının yönelimi var. Bizler mücadele edersek bu çıkar gruplarını buradan çıkarabiliriz.
Röportaj: Fırat BULUT