Bingöl Barosunun da aralarında bulunduğu 14 ilin baroları, cezaevlerinde 5 tutuklunun hayatını kaybettiği belirtilerek, tutukluların sağlık hakkının engellenmemesi gerektiği vurgulandı.
Adıyaman, Ağrı, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Hakkari, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Urfa, Şırnak, Tunceli ve Van Baroları, hasta tutuklular ile ilgili ortak açıklama yaptı.
Tutuklular için Diyarbakır ve Van barolarında adalet nöbeti tutulmaya başlandığı belirtilen açıklamada, “Bir kısım hükümlü ve tutuklu yakınının 15.11.2021 tarihinde Diyarbakır Barosuna, 09.12.2021 tarihinde de Van Barosu İdari yerleşkesine gelmişlerdir. Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren, Van Barosu Başkanı Av. Zülküf Uçar ve her iki Baro yönetim kurulu üyelerinin kendileri ile yaptığı görüşmede; “mahpusların fiziki mesafe olarak uzak kentlerdeki hapishanede bulunmaları sebebiyle görüş haklarından yoksun bulundukları, hapishane koşulları, idare ve gözlem kurullarınca umut hakkını ihlal edici nitelikte soyut gerekçelerle tahliye imkânının engellendiği, ağır hasta mahpusların tahliye edilmediği” hususları ifade edilerek, bu sebeple Diyarbakır Barosunda ve Van Barosunda duruma dikkat çekmek ve sorunların giderimi için “adalet nöbeti” tarzında bir etkinlik düzenleyeceklerini belirtmişlerdir.
Bugün itibariyle Diyarbakır Barosunda 38, Van Barosunda ise 15, gününü dolduran etkinlik, halen devam etmektedir” denildi.
Etkinliğin başladığı günden bugüne cezaevlerinde 5 mahpusun yaşamını yitirdiği belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Yaşanan kayıpların sayısı ile mevcut koşullarda cezaevlerinde bulunan ağır hasta sayısı dikkate alındığında, hükümlü ve tutuklu yakınlarının kaygılarını haklı göstermektedir.
Hapsetmenin, başlıca ceza infaz yöntemi olarak varlığını koruduğu ve mahpus sayısının her yıl arttığı Türkiye’de hapishanelerin insan hakları bakımından uluslararası standartlar ile uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. İnsan hakları ihlallerinin yaşandığı alanlardan biri olan hapishanelerde; mahpusların tutuldukları fiziki koşullar, dış dünyayla iletişimleri, ifade özgürlüğü, aile görüş hakkının sağlanması gibi geniş bir çerçeveyi kapsayan mahpus haklarının bir boyutunu da sağlık hakkı oluşturmaktadır. Mahpusların sağlık hakkı sorunu, hapishanelerdeki ölümlerin artışı ve ağır hasta tutukluların tahliye taleplerinin reddedilmesiyle derinleşmektedir.
Türkiye hapishanelerinde; aşırı kalabalık koğuşlar, sağlığa erişim hakkının tam olarak sağlanamaması, tek kişilik nakil araçları, kelepçeli muayene, revire geç çıkarılma, hastane sevklerinin geç ya da hiç yapılamaması, yetersiz iaşeler, ısıtılmayan ve havalandırılmayan koğuşlar, hapishanelerde yeterli doktor ve sağlık personeli bulundurulmaması, diyet yemeklerinin verilmemesi, temiz suya erişimde yaşanan problemler, atak geçirme riski yüksek ve kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan mahpusların tek kişilik yerlerde tutulması vb. problemleri içeren uygulamalar hasta mahpusların yaşam hakkının ihlal edilmesine yol açabilecek uygulamalar arasında yer almaktadır. Ayrıca mahpuslar bu uygulamalar nedeniyle kronik hastalıklarla baş başa kalabilmekte, tedavileri gerektiği gibi yapılmadığında çoklu hastalıklara yakalanma riski oluşmaktadır.
Mahpusların hasta haklarına ilişkin bir diğer konu ise sürekli rahatsızlığı bulunan ve tek başına ihtiyaçlarını gideremeyen mahpusların ölümcül risk altında ağır koşullarda tutulmasıdır. Ağır hasta mahpuslar sağlık hakkı kapsamında; tam teşekküllü sağlık kurulu raporuna istinaden derhâl salıverilmeli ve tedavileri ailelerinin yanında sürdürülmelidir.
Mahpusların ailelerin bulunduğu yerden uzak kentlerde bulunan cezaevlerine nakil uygulamaları, aile ve üçüncü kişilerle görüş hakkının kullanılmaması sonucunu ortaya çıkardığı gözlemlenmektedir. Mahpusların aile yakınları tarafından ziyaret edilebilmesini kolaylaştırmak için durumlarına uygun, kapasitesi müsait olan, ailelerinin ikamet ettiği veya yakın illerdeki durumlarına uygun infaz kurumlarından birine nakledilerek mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir.
5275 sayılı CGTİHK Kanunu, Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirmesine Dair Yönetmelik, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelikte iyi hal kavramı tanımlanmamış ancak 5275 sayılı CGTİHK’nun 107. maddesinde “Koşullu salıverilmeden faydalanmak için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi halli olarak geçirmesi gerekir.” denilerek “iyi halli” kavramı koşullu salıverilme şartlarından biri olarak düzenlenmiştir. Kişi özgürlüğü ve güvenliğini doğrudan etkileyen “iyi halli” kavramı bu haliyle cezaevi yetkililerinin keyfi kararlarına bırakılmıştır. Yetkinin sınırsız ve keyfi şekilde kullanımı neticesinde şartlı tahliye hakları engellenen mahpusların umut hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı kapsamında tahliye süreçlerinin değerlendirilmesi gerekir.
Avukatlık Kanunu’nun barolara yüklediği insan haklarını savunma ve koruma sorumluluğuyla; tutuklu ve hükümlü ailelerinin haklı kaygılarının giderilmesi adına aşağıda imzası bulunan Bölge Baroları olarak Adalet Bakanlığından randevu talebinde bulunduğumuzu ve Bölge Baroları olarak sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.”