Ahval’de, öncelikle ahvalimizi belirtmekte fayda var..!
Muhalefet, politik hayatta daha çok rakiplerinin iddialarına karşı gelmek, rakipleriyle zıtlaşmak, sorgulama dahi yapmadan kabul etmemek, yararına inanıldığında dahi düşmanlık yapmak gibi anlamlarla ifade edilebilir. Son yıllarda Türkiye’de politik alanda gözlemlediğimiz iktidar-muhalefet mücadelesi bu yöndedir.
Ülkemizde, özellikle son dönemlerde politik mücadele sınırlarını da aşarak rakibini imha etmek, ağır suçlamalarla zan altında bırakmak, linç edilmesine yol açmak, tutuklatmak, cezalandırmak gibi uygulamalarla muhaliflerin bertaraf edilmesi yaygınlık kazanmaktadır.
Kendisinden olmayanı “terörist” ilan etmek veya terörle ilişkilendirmek, “vatana ihanet” ile suçlamak, “hukuki güvenceden mahrum bırakmak”, “tehdit ve baskılarla” sindirmek politikacılarımız için alelade-sıradan bir yöntem ve söyleme dönüşmüştür.
Bu nedenle Türkiye’de siyaset, işlevsiz, itibarsız, güvensiz, kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı, ötekileştirici bir faaliyet olarak görülmeye başlanmıştır. Bunun daha ilerisi, siyasetin gereksiz ve hükümsüz sayılmasıdır!
Muhalif olmayı, iktidara karşı veya partilerin ve seçimli yönetimlerin birbirlerine karşı politik muhalefetten ibaret saymak yanlıştır. Politik muhalefet, iktidarda kalmayı sürdürmek veya iktidar olmak için yapılır, partilerin, politikacıların muhalefeti böyledir.
Genel olarak siyasal muhalefet ise özünde iktidara tavırlı olmanın çok daha ötesinde kimden gelirse gelsin adaletsizliğe, hukuksuzluğa, haksızlığa, ayırımcılığa, hak ihlallerine karşı duruş sergilemektir, insanlık onurunu korumaktır, “dilsiz şeytan” olmamaktır.
Muhalefet, her şeye karşı olmak da değildir. Taraf olmak veya karşı/muhalif olmak hak ve adalet ölçüsüne göre değerlendirilmelidir.
“Taraf olmayan bertaraf olur” demek, bir politik veya ideolojik tarafgirliği ifade ettiği için hak ve adalet ölçülerine aykırıdır. Çünkü onur ve erdem, politik tercihlerine ve çıkarlarına aykırı olsa dahi insanın hak ve adaletten taraf olmasıdır.
Bu tarz bir muhalefet yapmanın, hem bireysel hem de toplumsal bir sorumluluk olduğunu unutmamalıyız!
Muhalif olmak; Bediuzzaman Said Nursi gibi istibdatta karşı gelmektir. Mahkemede “ekmeksiz yaşarım ancak hürriyetsiz yaşayamam” diye haykırmaktır!
Yazar-aydın Ahmet Altan gibi cezaevi mahkûmiyetine rağmen iktidara boyun eğmemektir!
Duruşma sırasında “Ben bugün buraya yargılanmaya değil, yargılamaya geldim. Binlerce masum insanı hapse atmak için yargıyı soğukkanlılıkla öldürenlerin işledikleri cinayetleri yargılayacağım. Bunu, hukuk tarihine bir cinayet belgesi olarak geçecek olan hakkımızdaki iddianame üstünden yapacağım” diyebilmektir!.
Türkiye’de “Bilimin namusu” olarak bilinen Türk Bilim Adamı İsmail Beşikçi’nin “Kürtlerin, Kürdistan’ın parçalanması ve paylaşılması Ortadoğu tarihinin en önemli olgusudur” diyerek resmi ideolojinin inkarına karşı bilimsel gerçekliği, hakim huzurunda ifade etmesi onurlu bir muhalif çığlığıdır.!
Muhalif olmak, İmam Ebu Hanife gibi Halife Mansur tarafından kırbaçlanmayı, hapse atılmayı göze alarak teklif edilen dünyevi makamı reddetmektir.
Neden kabul etmediği kendisine sorulduğunda “Ben baş kadılığa salahiyetli değilim! Senin de bu vazifeyi bana vermen doğru olmaz!”. Halife tekrar, “neden?” diye sorunca İmam Ebu Hanife, “Eğer doğru bir adam isem bu vazife bana yaramaz! Eğer yalancı isem, yalancılar kadı olamaz!” diyerek örnek bir muhalif davranış sergilemişti.
Günümüz Türkiye’sinde yaşananlara itiraz etmek için bir partiye dayanmak veya politikacı olmak gerekmiyor, haktan, adaletten, hukuktan yana olmak ve vicdana dayanmak gerekiyor.
Onlarca gazeteci ve yazarın, yüzlerce siyasetçinin, on binlerce KHK ve OHAL mağdurunun cezaevlerinde tutulduğu, seçilmiş Belediye Başkanlarının yerine Kayım atamalarının yapıldığı, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılarak seçilen vekillerin tutuklandığı bir ülkede, mazlumlar arasında ayırım yapmadan adalet temelli bir muhalefetin yapıldığını iddia edebilir miyiz?
Muhalif olmak, önce yüzleşmeyi, empati yapabilmeyi, herkes ve her kesim için hakkı, adaleti gözetmeyi gerektirir. Haktan başka tutunacak dal, Hukuktan başka gidilecek kapı, Adaletten başka gidilecek yol var mıdır?
Bu ilkelerin kaybolduğu, ihlal edildiği, yok sayıldığı bir ülkede muhalif olmak en büyük erdemdir.!
Bunu yapmaya çalışacağız..!