Benim “Öcalan Açılımı” olarak tanımladığım Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan yeni süreçte, bazı çevrelerin Kürtlere yönelik ağır hakaret ve söylemleri ahlak sınırlarını aşacak boyutlara varmıştır.
Silahlı mücadelenin son bulması için muhatap olarak Abdullah Öcalan’la başlatılan müzakerelerin ve ileri sürülen taleplerin olumlu sonuçlanmasını gönülden istiyorum. Kanlı sürecin son bulması, ülkemizin yararına olduğu kadar bizlerin de hem özlemi hem de arzusudur.
Ülkemizin bölünüp parçalanması yerine, kalbimin bin parçaya bölünmesine razı olduğumun bilinmesini isterim. Ancak halkımızın onurunu, hürriyet ve hukukunu da adalet temelinde ve meşru zeminlerde savunmanın, onurumuzun gereği olduğunu da belirtmeliyim.
Etnik aidiyetten dolayı gurur duyulmaz. Çünkü hiçbir etnik unsurun yaratılış itibariyle diğerinden bir üstünlüğü yoktur.
Kürtlük aidiyetinden dolayı bir üstünlük duygusuna sahip olmadığım gibi hiçbir kompleksim de yoktur. Tarihimizi, ırkımızı, coğrafyamızı, anadilimizi, örfümüzü biz seçmedik. Bunlar içinde doğduk.
Tercihimiz olmayan kimliklerimiz nedeniyle yok sayılmamız, aşağılanmamız, ötekileştirilmemiz ve suçlanmamız bu toprakların asli unsurları olarak bizler için üzücü ve onur kırıcı ancak yapanlar açısından da zulüm ve ahlaksızlıktır.
Özellikle mevcut iktidar döneminde PKK, Öcalan, Terör gibi halkımızın iradesi dışında gelişen olaylar nedeniyle iktidar yanlısı ve işbirlikçilerini “İyi Kürt” biçiminde ayırmak, geri kalan Kürtleri bilinçli ve sistematik olarak dışlamak, ayrıştırmak, ötekileştirmek, aşağılamak, düşmanlaştırmak, hatta bir kısmını tekfir etmek ve “Kötü Kürt” olarak tanımlamak bir devlet-hükümet politikası haline getirilmiştir.
İyi Kürt, Kötü Kürt ayırımı da ne demek? Ayıp değil mi?
Kürtlerin; dilleri, renkleri, kimlik aidiyetleri nedeniyle aşağılanmaları veya potansiyel suçlu görülmeleri kabul edilemez. Bu anlamda Türk ve Kürt halkının tarih boyunca birbirlerine onur kırıcı yaklaşımları söz konusu olmamıştır. Türk halkı adına din, devlet veya siyaset üzerinden bir ayırımın yapılması Türk halkına isnat edilmiş büyük bir iftiradır.
—
“Kardeşlik” edebiyatı artık rencide edici boyutlara ulaştı. Milyonlarca insanın anadilini; eğitim başta olmak üzere kamusal alanda yasaklamak ve haklarını yok saymak nasıl bir kardeşlik anlayışıdır?
Kardeşliğin yasal güvencesi olması gerekmiyor mu?
Gerçekten de benzer iddiaları ahlak ve adalet kapsamında anlamakta ve tanımlamakta zorluk çekiyorum.
Kendi vatanında, ait olduğu coğrafyada, ülkesi için ‘can’ dahil her fedakarlıkta bulanan bir halk, ‘HAK’ talepleri nedeniyle nasıl potansiyel suçlu, günahkâr, bölücü sayılabilir?
İnsanların anadilini engellemek, farklı kimliği ile kamusal alanda yasal varlığını tanımamak, haklarını hukuk güvencesine almamak istibdat, ırkçılık, ayırımcılık değil de nedir?
Esas bölücülük, adaletsizlik bu anlayıştadır. Söz konusu bu anlayış ve uygulamalar ülkemizi, birlikteliğimizi, toplumsal barışımızı tehdit etmektedir.
—
Politik tercihleri, inanç ve etnik aidiyetleri nedeniyle bir ayırım yapmak insanlık onuruyla bağdaşmadığı gibi ahlak dışılık ve ilkelliktir. “İYİ” ve “KÖTÜ” ayırımı ancak ahlak ve adalet üzerinden yapılabilir. Ayrıca böyle bir ayırım herhangi bir toplum üzerinden değil, bireyler bağlamında anacak yapılır. Parti tercihleri veya etnik aidiyeti nedeniyle hiç kimse “İYİ” veya “KÖTÜ” olarak tanımlanamaz.
Kürtleri “iyi” ve “kötü” tanımı üzerinden ayırmak, kendilerinden yana olanları “iyi”, muhalif olanları “kötü” göstermek açık bir bölücülük faaliyetidir.
Bize göre ‘İyi Kürt’; tarih ve kültürünün bilincinde, toplumsal huzuru, barışı, adaleti, medenileşmeyi önceleyen, toplumsal yararı gözeten, haksever, hürriyetperver, yurtsever insandır. Başka toplumlar için hak olanı, ait olduğu toplum için de talep edendir. Halkının onurunu kendi onuru bilendir. Kendisine yapılmasını istemediğini başkasına da yapılmasına rıza göstermeyendir.
İnsanlarımız bu özellikleriyle mi “Kötü Kürt” oluyor?
Hakkı, adaleti, eşitliği, insanlık onurunu önemseyen ve haklara saygı duyan herkes ‘İYİ’ insandır.
Açıkça belirtmeliyim ki Kürtler dahil, her insanın meşru talepleri karşısında sessiz, tarafsız kalmak züldür.
Kürtlerin talebi; adalettir, eşitliktir, her alanda eşit muamele görmektir, kendi yurdunda, topraklarında, ülkesinde insanca, özgürce ve onurlu yaşamaktır.
Bizler de ayırımı, ayırımcılığı, red ve inkârı kabul etmiyoruz. Bu anlayışımız ve talebimiz bütün yurttaşlarımız için geçerlidir.
Eşit yurttaşlık; hakları baskısız, yasaksız, özgür ve onurla kullanabilmektir. Kürtler de bu haklarını barış içinde ve hukuk güvencesinde kullanmak istiyor.
Bu talepler Kürdü neden “KÖTÜ” yapsın?