Öğretmenlik yaptığı dönemde beraber çalışan ve öğrencilerinden Mahmut Çiftnamlı ile ilgili daha önce yine gazetemizde yazı dizisi şeklinde yayımladığımız Hüseyin Çelebi ve aynı dönemde öğretmenlik yapan Yılmaz Tektaş’tan sonra yine eğitimci Nurettin Özkan, Öğretmeni Çiftnamlı’yı kaleme almış.
BİR EĞİTİM MİSYONERİ MAHMUT ÇİFTNAMLI
Elbette bende bir gün yeryüzünden gideceğime inanıyorum. Çünkü kimse zamanı geldiğinde kalmıyor.
Ama gitmeye hazırlandığım zaman yaptığım hizmetlerden ve verdiğim mücadeleden dolayı memnun mutlu ve huzurluyum.
Sizlere bir damladan bir göl bıraktım. Sizlerde bu gölü göl olarak bırakmayın daha refahlı bir çalışma ile o gölü denize çevirin.
Mahmut Çiftnamlı
15.7.2005
Mahmut Beyi ilk defa 1957 yılının yazında gördüm. İlkokul üçten dörde geçmiştim. Temmuz ayında yayladaydık.
Güneş batmış karanlık çökmüştü. Kır bir ata binmiş bir süvari geldi. Yayla komşumuz Mehmet Ali Bilginin yayla evinin önünde attan inip atın yularını çepere bağladı, biz çocuklar toplandık merakla bu kravatlı temiz giysili yolcuyu merakla izliyorduk.
Mehmet Ali amcanın eşi içeriden çıkıp Müdür bey hoş geldiniz deyip tokalaştı. Oğlu Güngör Bilgin ve köyden altı öğrenci Kiğı Ortaokulunda okuyordu. Gelen Kiğı ortaokulu müdürü Mahmut Çiftnamlı’ymış. Hemen bir masa çıkardı bir iskemle çıkardı Mahmut bey otururken kendisi içeri girdi yağa yumurta kırdı yanına da bir kase cacık koydu.
Kiğı’da okuyan diğer öğrencilerin anneleri de geldi konuşmalar başladı daha sonra çay demlenip içildi.
Mahmut bey arada bir cebinden bir şey çıkarıp ata veriyordu meğer kuru üzüm ve şeker veriyormuş.
Çay içildikten sonra kalktı atın yularını açtı insanlarla vedalaştı. Kadınlar bu gece vakti yolunuza ayı çıkabilir tehlikelidir deyince, gülerek at varken yaz günü kurt ve ayı saldırmaz. Ben devamlı gidip geliyorum deyip ata binip yola koyuldu.
O zaman Yayladere ve Kiğı arasında yol yoktu köylerden ilçeye gidenler ya atla yada yaya gidip geliyordu. Mahmut bey Kiğı’da ortaokul ve lisede müdürdü. Evi Yayladere de idi. Hafta sonları atla Yayladere ye köyüne gider Pazartesi sabahı erkenden atla Kiğı ya dönerdi
Mahmut beyle ikinci karşılaşmam, 1961 yılının Eylül ayında oldu. Kendi çabalarıyla Yayladere ye ortaokul açtırmıştı kendisi de köyüne açtırdığı ortaokula müdür olarak gelmişti. Amcamın yanına Elazığ’a ortaokula göndereceklerdi ama kayıtlar kapanmıştı. Babam Yayladere ye gidip durumu anlatınca hemen eski tarihle kaydımı yapıp bir nakil ilmühaberi vermişti o ilmühaberle Elazığ lisesinin orta kısmına gidip kaydoldum.
İlkokuldan sonra iki yıl ara vermiştim orta birde bayağı zorlandım. Fransızca ve matematikte bütünlemeye kalınca evde kıyamet koptu. Ağabeyim lise sondaydı ve başarıyla sınıfları geçmişti hep onu örnek gösterip bayağı bana kızdılar
Sonbaharda beni bütünleme sınavlarına göndermediler. Aslında Elazığ’a gidip gelecek paramızda yoktu. Beni yeniden Yayladere ortaokuluna birinci sınıfta başlattılar.
Böylece yine öğrencisi olarak Mahmut beyle bir araya geldik. Tabi bir yıl kaybı bana epey koydu. Derslerime çok çalışıyordum ve notlarım çok iyiydi. Çalışkan öğrencileri çok severdi.
Kendi isteğiyle Kiğı Lisesi müdürlüğünden Yayladere Ortaokuluna kurucu müdür olarak gelmişti. Yayladere’nin 26 köyünden öğrenci geliyordu. O okul tam bir ışık kaynağı oldu bizler için. Hiç okula gitme şansı olmayan binlerce öğrenciyi mezun etti. Mezunların çoğu yatılı okulları kazandı, yüzlerce öğretmen, memur, doktor, avukat, subay, mühendis ve öğretim görevlisi çıktı.
Kendisi toplu dersler mezunuydu Türkçe, Matematik ve Fransızca derslerine giriyordu. İyi bir öğretmen ama iyi bir idareci değildi. Müdür yardımcısı çalıştırmazdı. Bütün işleri kendisi yapmaya çalışır ama yetiştiremiyordu bu yüzde bazen sorunlar çıkıyordu.
Mahmut Çiftnamlı öğretmenliğin yanında iyi bir ziraatçıydı. Köydeki çoğu yabani elma ve armutları aşılamıştı. Köylünün geliri artsın diye Ceylanpınar üretme çiftliğinden yüksek verimli koyun ve tavuk getirtiyordu. Aşılı meyve fidanları getirip dağıtıyordu. Ayrıca her yıl düşük verimli yerli ırk sığırların et ve süt üretimini artırmak için Ziraatle işbirliği yapıp damızlık boğa getirtiyor bunlarla melezleşme yerli ırk büyük baş hayvanların verimi artıyordu.
Yayladere ve köylerine ilk defa fenni kovan getirip arıcılık yapardı bahçesinde 15 kadar kovanı vardı. Konukları gelince kovanın kapağını kaldırır taze bal çıkarırdı.
Yayladere’nin içindeki halk dışarıya kapalıydı. Çoğu cahildi. Mahmut beyin bu yeniliklerine akılları ermediği için hemen deli Mahmut deyip aradan sıyrılıyorlardı halbuki o deli diye yaftaladıkları adam onlardan en az iki yüz yıl ilerideydi, bizim köylü çekemediği kıskandığı insanları hemen kötüler.
Sevgili Yayladereli dostlar alınmasın, şimdiki nesil ile o dönemin nesili arasında dağlar kadar fark var, şimdi okumuş, uygar ve insani ilişkileri bayağı gelişmiş bir halk vardır.
Yetmiş yıl önceki bazı insanlar için kullandım yukarıdaki tanımlamaları.
Kim ne derse desin. Çevresindeki köylere ışık olan binlerce öğrenciyi okutup yaşamlarını değiştiren ülkeye yüzlerce eğitimli insan yetiştiren Mahmut Çiftnamlı bir Anadolu Eren’i, bir eğitim evliyasıdır. Kendisini minnetle anıyor Işık’lar içinde uyumasını dilerim.
Nurettin Özkan